Dün MÜSİAD Konya Şubesinin programlarına baktım, biraz inceledim, araştırdım. Peki neler gördüm? Biraz sizinle paylaşayım. MÜSİAD’ın şöyle bir yıllık bir çalışma takvimine baktığımızda Ticaret Bakanı Ömer Bolat gelmiş, yatırımcılar için gerçekten çok önemli bilgilerin verildiği konferanslar tertip edilmiş, özellikle Konyalı sanayicilerin büyümek için önemli başlıklardan biri olarak gördükleri halka arzlarla ilgili konferanslar tertip edilmiş, çok yoğun bir şekilde yurt dışında temaslar yapılmış, zaman zaman devlet erkanının yurt dışı programlarına iştirak edilmiş, ihracat açısından önemli çalışmalar yapılmış vs. Bunlarla birlikte depremin ilk olduğu saatten itibaren yoğun çalışmalar yürütülmüş, bölge halkının bütün derdine ortak olunmuş, bir ihtiyaç var mı? Bir sorun var mı? Sürekli temas halinde bölge yoklanmış, ilgililere sorulmuş ve tabiri caizse elden ne geliyorsa yapılmış…
Fakat çalışmalar bunlarla da sınırlı tutulmamış, MÜSİAD üyeleri zor bir yıl geçirdiğimizi çok iyi biliyorlar. Bu doğrultuda çalışmalar yapılmış, zenginlik paylaşılmış değilse zenginlik değildir, düsturundan yola çıkılarak, pandemi sonrası piyasa baskısı, deprem, iki büyük seçim, ardından yerel seçimler derken bütün bu süreçlerin oluşturduğu baskı ile allak bullak olan ekonomik dengelerin neticesi ağır enflasyonist sürecin sıkıntılarını paylaşmak için çok önemli adımlar atılmış.
Zannediyorum ki Başkan Mehmet Hilmi Kağnıcı Bey'in ekibi bir toplantı yapıyor ve bu toplantıda bugün yapılması gereken en önemli faaliyet nedir? Bu soruyu kendilerine soruyorlar ve belirli kararlara varıyorlar, o noktada çalışma yürütüyorlar... Bugün yapılması gereken en önemli konu nedir? Toplum şu anda ekonomik olarak desteklenmelidir, değil mi? İşte bu anlamda da çok önemli çalışmalar yürütülmüş. Bunlardan da biraz bahsetmek istiyorum. Gerçekten çok değerli çalışmalar bunlar. Bu adımlar, MÜSİAD’cıların toplumu çok iyi anladığını, topluma dokunduğunu, toplumla birlikte hareket ettiğini, fildişi kulelerinden topluma bakmadıklarını, toplum ile birlikte ağlayıp toplumla birlikte güldüklerini, toplumun derdini dert edindiklerini göstermiş oluyor. Mehmet Hilmi Kağnıcı Başkanlığında MÜSİAD’ın Konya Şubesi, çok farklı bir yönetim sergiliyor. Merhum Feyzi Halıcı Üstadımızın “Destanlar Şehri Konya” şiirindeki şu dörtlüğünü çok önemserim:
“Toprak görünüşün hiçe
Verdiğin şevk yeter içe
Ey yeşil taşa, kerpiçe
Destanlar söyleten vatan...”
İşte aslında MÜSİAD Konya Şubesi’nin şu anda içinde bulunduğu durum da bu şiire benziyor. Toprak görünüşünün içinde barındırdığı destanlar… Abartmıyorum bu arada gerçekten destan yazılıyor. Mesela Zimem Defteri satın alma geleneğini bu yıl da sürdürmüşler. Burada Diyanet Vakfı ile iş birliği yapmışlar, bütün köyleri gezmişler. Binlerce insana ulaşmışlar. Bakkallara insanlarımızın borcu olan 2 milyon lirayı ödemişler. Gelir düzeyi düşük olan kırsal bölgelere gidilmiş, o bölgelerde garip gurabanın derdine derman olunmuş, üyelerin zekâtları doğru noktaya ulaştırılmış, bölge esnafına bir soluk olunmuş. İmamların bu noktada çok önemli rolü olmuş ve imamların marifetiyle fakir, fukaralara, Konya’nın en ücra köşelerine bile ulaşılmış, mesela Ahırlı’nın mahallelerine gidilmiş. Ekonomik sorunların bu kadar net bir şekilde insanımıza baskı yaptığı bir süreçte gerçekten çok önemli bir işlev üstlenilmiş.
Türkiye Diyanet Vakfı Konya Şubesi ve MÜSİAD Konya Şubesi tarafından hayırseverlerin yardımlarıyla hazırlanan Ramazan ayı gıda kolileri, gönüllüler tarafından Ereğli, Akören, Taşkent, Hadim, Doğanhisar ve Bozkır ilçelerinin en ücra köylerine ulaştırılarak ihtiyaç sahiplerine teslim edilmiş. Fakirin fukaranın çorbasını kaynatabilmesi için destek olunmuş. Bunlar kıymetli, bunlar MÜSİAD’ın çizgisini çok iyi gösteriyor. Halkla ağlayan, halkla gülen, halkla büyüyen, halkla küçülen bir iş dünyası. Sömüren değil, paylaşan bir anlayış. Halka, Anadolu’ya havadan bakmayan, halkla Anadolu insanıyla birlikte yaşayan bir değerler manzumesi. MÜSİAD’ın bu çizgisinin diğer kurum ve kuruluşlarımıza da örnek olması gerektiğini düşünüyorum ben. Eğer paylaşılmış zenginliği oluşturmayı başarabilirsek, şundan hiç şüphe duymuyorum, bu toplum yitirdiği medeniyet hazinelerini tekrar tahkim edecektir.
Burada bir konudan daha bahsetmek isterim. Sevgili dostlar, ne yazık ki son 2 yüz yıldır, bizim olan birçok değer yitik mallarımıza dönüştü, bir türlü bulamıyoruz, bir türlü onları tekrar sosyal hayatımızda etkin hale getiremiyoruz. Fakat işte bu noktada MÜSİAD bizim olan çok değerli bir sosyal hazinemiz Karz-ı Hasen Sandığını da hayata geçirdi. Geçtiğimiz günlerde MÜSİAD Konya Şubesinde bu konuyla ilgili bir program vardı. MÜSİAD Konya’da, Karz-ı Hasen Sandığı Başkanı M. Ali Özeken ve Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Öge ile birlikte “Faize Alternatif Bir Finansman Aracı Karz-ı Hasen” programı gerçekleştirildi. Programda çok önemli konular konuşuldu ama ben programı geçeceğim direk Karz-ı Hasen Sandığı ile ilgili bazı konuları yazmaya çalışacağım. Dostlar, Türkiye’de binlerce kurum ve kuruluşun hayalini kurduğu ve fakat mümkün değil hayata geçiremediği Karz-ı Hasen Sandığı uygulamasını MÜSİAD 2016 yılından beri kurumsallaştırılmış bir şekilde uyguluyor. MÜSİAD Konya Şubesi, sandık marifetiyle, bu süreçte sıkıntıya düşmüş MÜSİAD üyelerine borç veriyor. MÜSİAD böylece Osmanlı’da uygulanan ama Cumhuriyet Döneminde unutulan Karz-ı Hasen sistemini hayata geçirmiş oluyor. Hakikaten çok kıymetli bir konu bu konu. Başlamak bile cesaret isteyen bir sistem… Peki bu sistemden nasıl yararlanıyorsunuz? MÜSİAD’ın bir sandığı var, bu sandığın ismine Karz-ı Hasen Sandığı deniyor. MÜSİAD üyeleri bu sandığa üye olabiliyorlar. Bu sandığa üye olanlar, çok ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşarsa sandığın yönetimine başvuruyorlar, burada değerlendirme yapılıyor ve sandıktan ihtiyaç sahibi üyesine (şu an için böyle) en fazla 1 Milyon lira olmak üzere borç veriliyor. Altı ya da yedi aylık bir vade uygulanıyor ve hiçbir masraf, hiçbir faiz uygulamadan borcu alan iş insanının, ya da kurumun, zamanında bu borcu TL olarak ödemesi isteniyor. Şu an yatırım yapacak, iş büyütecek üyelere borç veremiyor ama inanıyorum ki bu sandık güçlendikçe o da olacak. Karz-ı Hasen Sandığı kurumsallaşacak, kurumsallaştıkça elinde var olan parayı başka alanlarda da değerlendirmeye başlayabilecek, finansal bir yapılanmaya dönüşecek, böylece de elindeki parayı da büyütecek ve üyelerine daha fazla fayda sağlayacak. Ben MÜSİAD bilgi birikiminin bunu da başarabileceğine inanıyorum. Şu ana kadar da birçok üyeye yardımcı olunmuş zaten.
MÜSİAD’ın bu birikimden Türkiye’nin de yararlanması gerektiğini düşünüyorum. Tabi bu konuyla ilgili daha geniş yazmak gerekiyor ama bugün şu kadarını yazayım; Karz-ı Hasen Sandığı yasal bir altyapıya kavuşturulmalı ve devletimiz bu anlamda faizsiz sistemin de ülkemizde gerçek anlamda oluşmasını sağlamalıdır. Bakın bugün Bireysel Emeklilik Siteminde biliyorsunuz devlet de belirli oranda katkı veriyor. Bu anlamda Karz-ı Hasen Sandığı oluşturulmalı, üyeler buraya para aktarmalı ama devlet de teşvik babında sandığa destek vermelidir. Böylece de Karz-ı Hasen Sandığı sistemli hale gelmeli, yapısı, fonları nasıl kullanacağı, ne şekilde para toplayacağı, para topladığı üyelerine nasıl bir hesap sistemi oluşturacağı, ne şekilde borç verebileceği, bu sisteme nasıl katılım sağlanacağı, bu sisteme olan borcun ödenmemesi durumunda yasal yaptırımların ne olacağı, bu sistemin denetlenmesi, yönetim kurulunun nasıl olacağı, yönetim sisteminin nasıl olacağı, denetim sisteminin nasıl olacağı gibi konular bir yasal düzenleme ile belirlenmeli, gerekirse bunun için de devlet tarafından finans sistemleri kurulmalıdır. Daha sonra tabi özel kuruluşlar da bu sistemi kurabilirler, yasa buna müsaade etmelidir. Ve elbette ki suiistimallerden bu sistemin korunması da gerekir. Aslında böyle bir fon çok ciddi bir sermaye birikimini de beraberinde oluşturacağı için, fon bünyesinde halka da arz edilebilen şirketler de kurabilecek, sandık üyelerine bir taraftan faizsiz TL bazında borç verebilirken, bir taraftan da yönettiği fonlarla sermaye gücünü de oluşturabilecektir. Hatta üyelerinden iş kurmak isteyenlere, evlenmek isteyenlere, yatırım yapacak işletmelere, ev almak isteyenlere, araç almak isteyenlere borç verebilmelidir bu sistem. Bu anlamda bir çalışmanın yapılması gerektiğini şahsen ben düşünüyorum. Bu sistem böylece hem paylaşılmış zenginliği oluşturacak hem de güçlü bir fon sistemi oluşturacağı için önce yerel, sonra ulusal, daha sonra da uluslararası yatırımlar da yapabilecektir. Üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olarak sizin de dikkatinizi çekmiyor mu Karz-ı Hasen Sandığı? Bizi çok iyi anlayacağını bildiğimiz Kıymetli Büyüğümüz Ömer Bolat Bakanımızın dikkatine konuyu sunmak isteriz.
Bakış açımız şudur; MÜSİAD bizim özümüzdür, küllenmiş medeniyetimizin tekrar inşası için var olan bir kuruluştur. Medeniyetimizin değerlerini tekrar canlandıracak, onları güncelleyecek ve çağımıza da paylaşılmış zenginlik medeniyeti olarak, insanlığa bir umut olarak sunacaktır. Onun için de yaptığı çalışmalar, attığı adımlar çok daha kıymetli ve önemli hale geliyor, örneklik teşkil ediyor.
Burada ne olur şunu da unutmayalım, bu tür sistemlerin çalışabilmesi için öncelikle ahlaklı nesiller yetiştirmek, aldığı borcu bir onur, haysiyet meselesi gören, borcunu ödemediği zaman gözlerine uyku girmeyen, borcunu ödediğinde ise çok önemli bir ahlaki ödevi yerine getirmenin hazzını bilen nesiller yetiştirmek de çok önemli.
MÜSİAD Konya Şubesi yurt içi ve yurt dışı çalışmalarına, konferanslarına devam ediyor ve etsin de şehrimizi zenginleştiriyorlar, paylaşıyorlar, çok kıymetli bunlar. Kirlenmeden, bulanmadan, donmadan akmak ne güzel, değil mi? Başarabilenlere selam olsun, Allah birlerini bin etsin…
Yarın başka bir konuyla karşınızda olabilme temennisi ile bugün de tamamlıyorum, hepinize bereketli ve güzel bir gün diliyorum.