Aslında Müsavat Dervişoğlu açıklamayı birkaç gün önce yapmış. Ama yoğun bir haber akışına maruz kaldığımızdan olsa gerek, yoksa gözümden kaçmazdı, ben açıklamaları dün gördüm.
Dinledim, yanlış mı duyuyorum diye tekrar dinledim, sonra okudum, tekrar okudum…
İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu FOX TV canlı yayınında masadan kalkma süreci ile ilgili şunları diyor:
"Masadan bilerek kalktık. Bütün bu olup bitenler kurgulanmış, planlanmış bir stratejiydi. Bu plan da müştereken oluşturuldu diyebilirim. Genel başkanlar biliyordu. İki Belediye Başkanının Başkan Yardımcısı olacağı biliniyordu. Kazanamayacak aday diye takdim edilen Sayın Kılıçdaroğlu'nu kazanacak aday haline getirmek için bir hamle gerekiyordu. İktidara karşı strateji uyguladık.”
Allah’ım ya rabbim, yahu Müsavat bey sen ne yaptın böyle, samimi soruyorum, ağzından çıkanları kulağın duyuyor mu?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Hanım, zehir zemberek o açıklamaları bir plan çerçevesinde mi söylemişti yani?
Kumar masası, halktan kopuldu, onay makamı olalım isteniyor, noter masası…
Yenilir yutulur açıklamalar değildi ki Meral Hanımın açıklamaları…
Akşener, İYİ Parti'nin bir kıskaca alındığını ve dayatmaya mecbur bırakıldığını ancak buna boyun eğmeyeceklerini söylemedi mi?
İYİ Parti, Genel İdare Kurulundaki kelli felli beyefendiler, hanımefendiler masaya dönülmeyeceğine dair karar almadı mı?
Ama 10 dakikalık otel görüşmesi sonrası tekrar masaya dönülmedi mi?
Otel odasında yaşananlar elbette bir sır olarak kalacaktır ama ben Kemal Beyin görüşmede nazik falan olduğunu sanmıyorum, açıkça ifade edeyim.
Nedir Meral Hanımı tekrar döndüren olay?
Bu konular basit konular değil.
Müsavat bey, Ziya Paşa'nın kelamı kibarıyla ifade edersek “herkesi kör, âlemi sersem” sanabilir ama öyle olmadığını da aziz millet gerektiği zaman gerektiği şekliyle Müsavat beye izah eder, bilgisi olsun.
Çocuk oyuncağı oynamıyoruz, siyaset yapılıyor, devlet yönetimi ile ilgili, yani ciddi mevzular bu konular ve işin ciddiyetini de, ağırlığını da bu aziz milletin çok net bildiğinden eminim.
Burada en önemli soru bence şu; İYİ Parti ülkücülerin elinden çıkıp başka bir mecraya mı sürükleniyor?
Yusuf Halaçoğlu, Özcan Yeniçeri ve Nevzat Bor gibi isimler ayrıldığında konu tam anlaşılamamıştı.
Sonra Ümit Özdağ, Aytun Çırağ, Yavuz Ağıralioğlu…
İl, ilçe bazlarındaki istifaları, sitemleri, açıklamaları saymıyorum bile…
Neyse işte, seçimde İYİ Parti yüzde 7’nin altında kalırsa ve milletvekili çıkaracak barajı aşamazsa asıl film o zaman kopacakmış gibi görünüyor belirtmiş olayım.
Tabi şu da önemli, iktidarın gündemine bakın, muhalefetin gündemine bakın.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, biraz da soğuk algınlığı neticesinde hafif rahatsızlanmış olsa da, koştur koştur ülkeye hizmet ediyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a biz de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Sağlık, sıhhat afiyet duamızla Cumhurbaşkanımıza Rabbimizden uzun ömür diliyoruz.
Bugünlerde sanırım yenilip içilenlere Cumhurbaşkanımızın çevresindekilerin çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Yoğun koşturmaca arasında dost gibi görünen düşmanların olduğu, aziz millet kılığına girmiş yılanların olabileceği gerçekleri göz ardı edilmemelidir.
Neyse, bakın iktidarın gündemine…
Ankara – Sivas Hızlı Trenin açılışını yapıyor (CHP’liler, İYİ Partililer bunları hayal bile edemezler bundan emin olun).
Hürjet uçağımız bir insanlı Türk jeti olarak tarihimizde hiç tanık olmadığımız şekliyle, hepimizi gururlandırarak uçuşunu gerçekleştiriyor.
Milli ve yerli helikopterimiz milli ve yerli motorla havalanıyor.
Kızılelma İstanbul semalarında süzülüyor.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ni açıyor ve Türkiye’yi nükleer güce dönüştürüyor.
ATAK-2 olarak bilinen Ağır Sınıf Taarruz Helikopterimiz ilk kez motor çalıştırıyor.
Karadeniz’de bulunan doğalgaz evlerimize milli ve yerli bir enerji olarak geliyor.
İMC isimli uydumuzu (Türkler yaptı) uzaya fırlatıyoruz.
Altay Tankımız, (Türk yapımı… Hayal edebilir miydiniz?) Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim ediliyor.
Yerli batarya fabrikasının temeli atılıyor.
Deprem konutlarının inşasına başlanmasını bırakın, yer yer biten evler depremzede kardeşlerimize teslim ediliyor.
İktidar bunları yapıyor.
Muhalefet ise birbirine düşmüş, milleti ahmak yerine koyarcasına tuhaf tuhaf açıklamalarla, ellerinde tek sermaye Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı… Seçime gidiyorlar.
Küresel baskılarla enflasyonu fırlatıyorlar, domates 34 lira…
Ama Recep Tayyip Erdoğan’a inanıyor insanlar, muhalefete inanmıyorlar.
Neden acaba?
Teröristlerle anlaşma yapılıyor, Meral Hanım, sanki her gün PKK’dan Millet İttifakına destek açıklaması gelmiyormuş gibi, hepimizi aptal yerine koyarcasına, tuhaf açıklamalar yapıyor.
Nerede ise Millet İttifakının PKK yandaşları ile anlaştığı gerçeğini dile getirenleri dövecek…
Hanımefendi, niye PKK’lılara kızmıyorsun da millete kızıyorsun?
“Ey PKK’lar, bir kere devlet tutsak almaz, devlet tutuklar, yargılar ve cezaevine cezasını çekmesi için bir insan suçluysa gönderir. Siz haddinizi aşıyorsunuz, teröristleri bırakmaya Kemal Kılıçdaroğlu dâhil hiç kimsenin gücü yetmez” de bir de, bir duyalım yahu… Milliyetçisin ya…
Neden gerçekler yokmuş gibi davranalım, sen dedin diye gerçek olmayana inanalım istiyorsun?
Sen masadan kalkmışsın, adamın diyor bu bile numaraymış…
CHP’liler zaten, hiçbir şekilde milleti dinlemiyorlar da anlamıyorlar da.
Anlasalar Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday mı yaparlardı?
Onlar Recep Tayyip Erdoğan’dan nefret ediyor diye, milletin gönlüne taht kurmuş Recep Tayyip Erdoğan’dan insanımız nefret eder mi?
Sanırım, İzmir Karşıyaka’da parka oturuyorlar, müzmin muhalif emekli hanımlarla beylerle konuşuyorlar, onlar Recep Tayyip Erdoğan düşmanı diye bütün Türkiye öyle sanıyorlar…
Bugün hiçbir ankette Recep Tayyip Erdoğan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha az oy alacakmış şeklinde görülmüyor.
Hiçbir ankette AK Parti’yi CHP geçemiyor.
Neticede küresel dostlarınızın ayak oyunları ile oluşturduğunuz ekonomik süreçler bile sizi kurtarmıyor.
Hala gerçekleri görmek yerine, yaptığınız hataları görmek yerine halkı mı suçlayacaksınız?
Böyle siyaset de siyasetçi de olmaz, bunu ne zaman anlayacaksınız?