Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, Muhammed Mursi'nin vefat ettiği akşam, resmi sosyal medya hesabından Müslüman Kardeşler (İhvan) paylaşımı yaptı. Paylaşımda "Müslüman Kardeşler Örgütü terörün kaynağı" başlığı kullanıldı.
Mursi’nin vefat ettiği anda sıcağı sıcağına açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, Türk medyası ile aynı anda BAE, Arabistan ve Mısır medyasında da yankı uyandırdı. Haberlerde ve haberle ilgili yorumlarda ‘Erdoğan Mursi’yi şehit ilan etti’ konusu öne çıkarıldı. Ve bu minvalde Erdoğan’a yönelik hakarete varan paylaşımlar yapıldı.
Mursi’nin mahkeme salonunda şaibeli bir şekilde vefat etmesi ile ilgili doğru düzgün haber yapmayan Arap medyası, Erdoğan’ı hedef alarak konuyu sulandırdı ve İhvan’a yönelik de karalama kampanyaları yürütmeye başladı.
Her zamanki gibi Müslümanların davasını sırtlamak başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere yine bizim milletimize kaldı.
17 Haziran 2012’deki seçimlerde galip gelen Mursi, Mısır firavunlarının ve siyonistlerin bütün planlarını alt üst etmişti.
Hapishanede uzun işkenceler gören Mursi, kaderin cilvesi mi bilinmez; yine 17 Haziran’da belki de kalbi durdurularak şehit edildi.
3 Temmuz 2013’te Mısır’da Muhammed Mursi’nin devrildiği darbeden sonra cuntanın lideri Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi’ye hararetle destek verenlerin bir kısmı Suudi Arabistan ve körfezdeki diğer ülkelerdi.
Siyonistlerin ve batının uşaklığını yapan körfez ülkelerinin liderleri, fildişi kulelerinden düşmekten korkan o firavunlar, kesenin ağzını açarak Sisi’ye milyarca dolar yardımda bulunmuştu.
Sisi’ye para akıtan körfez ülkelerinin, Mursi iktidardayken kılı kıpırdamıyordu. Çünkü Mursi’nin demokrasi ve şeffaflık konusunda yaptığı açıklamalar ve çok iyi şekilde örgütlenen İhvan hareketi körfezdeki firavunları korkutmuştu.
Ve yine mazlumun yanında olmak bizim hanemize yazılmıştı.
Türkiye ile körfez ülkeleri arasındaki gerilimin ateşi de aslında o zaman yanmaya başladı.
Mesela o süreçte, Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz el-Suud, İhvan Hareketi’ni kastederek; “Mısır’ı teröre karşı destekliyoruz” şeklinde açıklama yapmıştı.
İşte bu noktadan sonra film şeridi kopmuş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan çileden çıkmıştı: “Oradaki şehitleri terörist ilan edenler var. Bu devlet terörünü alkışlayanlar onlarla aynı izi süreceklerdir” demişti.
Belki de Türkiye ile Suud ailesi arasında Cumhuriyet tarihindeki ilk gerilim o gün başlamış, açıkça cephe alınmıştı.
“Mısır’ın içişlerine karışarak fitneyi ateşlemeye çalışanlar karşısında Mısır’la birlikte duruyoruz” diyen Kral Abdullah’a yine Erdoğan’dan yanıt gelecekti: “Türkiye’nin Mısır’la ilgileniyor olmasından rahatsız olanlar var.”
Türkiye’nin Mursi ile yaptığı bu ittifakla bölgede özgül ağırlığının artması Suudi Arabistan’ı rahatsız etmiş ve Müslüman Kardeşler’i kendisine en büyük tehditlerden biri olarak gören Suudi Arabistan, darbecileri destekleyerek karşı hamleyle yanıt vermişti.
Tüm bunların arka planında körfez firavunlarının koltuklarına olan aşkının yanısıra; Doğu Akdeniz petrolleri ve İsrail’in güvenliği de elbette en önemli meselelerdendi.
Mursi; Cumhurbaşkanı olduktan sonra, Ankara'ya gelmiş, AK Parti kongresinde müthiş güzel bir konuşma yapmıştı: "Bütün dünya şu anda bizim gözümüzün içine bakıyor. Bu toplantıda bir araya gelmemize vesile olan Allah'a hamdolsun. Türkiye ve Mısır halkı arasındaki güzel ilişkilere bütün dünya şahit olmalıdır. Türkiye'nin desteği çok önemli. Kardeş ülke Türkiye ile ortak hedeflere ilerlerken, Filistin meselesine destek olacağız" demişti.
Mursi iktidardayken Refah sınır kapısı açılmış ve Filistin nefes almıştı. Gıda, inşaat malzemesi, vb. diğer ürünler Filistin’e kolayca girebiliyordu. Buradan pekala silah da girebilirdi sınırdan içeriye. İsrail bunu göze alamazdı.
ABD-İsrail-Batı ve Körfez, Cumhurbaşkanı Mursi'yi darbeyle devirerek, Türkiye-Mısır-Filistin hattını bölüp attı...
Daha sonra ise Doğu Akdeniz parsalesyonu başladı.
14 Ocak 2019’da ABD'nin diplomatik olarak desteklediği; İsrail, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetiminin de ortak olduğu EASTMED doğalgaz boru hattının inşasının anlaşması yapıldı.
Daha sonraki tarihlerde ise ABD Dışişleri Bakanı Pompei, Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail arasında Kudüs'te Doğu Akdeniz gazı stratejisi çizdi. Pompei ve Mısır lideri Sisi birlikte Mısır merkezli taktik çizdiler.
İşte Mursi’ye yapılan darbe ve Gaz ilişkisi böyle kurgulandı. Doğu Akdeniz'de işler, ABD patronajında böyle yürütüldü.
Erdoğan ve Mursi beraberliğinde, Türkiye-Mısır hattının derinliği işte bu yüzden önemliydi.
Allah bütün Müslümanların yardımcısı olsun…
Suriye'deki teröristlere nasıl günlerini gösterdiysek denizlerdeki haydutlara da meydanı bırakmayacağız Biiznillah…