Milâdî 556 yılında Mekke’de doğan Hz. Hatice, Kureyş’in bir kolu olan Benî Esed kabilesine mensuptur. Babası Huveylid b. Esed Mekkelilerin önemli işlerde danıştığı etkin bir şahsiyet olup Benî Esed’in başkanıdır.Hz. Hatice, akrabası oluşu, Kureyş’in en etkin kollarından Benî Hâşim’e mensup şerefli, güvenilir, güzel huylu, doğru sözlü oluşu, alışverişteki dürüstlüğü gibi sebeplerle Hz. Peygamber’e evlenme teklifinde bulundu. Hz. Muhammed, bunu amcalarına söyleyip onların da onayını aldıktan sonra gerçekleşen bu evlilik, Hz. Hatice vefat edinceye kadar devam etti.Hz. Peygamber’in, Mâriye’den olan oğlu İbrahim hariç altı çocuğu da Hz. Hatice’den olup soyu onun çocuklarından devam etmiştir.
Peygamberlik gelmeden önce Hz. Muhammed’in şehirden uzakta, özellikle Hira’da tefekkür yoluyla ibadet ettiği günlerde Hatice onunla hep meşgul olmuş, eve dönmesi geciktiği zaman hizmetkârları vasıtasıyla ona ulaşmıştır. Hz. Hatice’nin Resûlullah’ın hayatındaki en önemli rollerinden biri, peygamberlik geldiği zaman kendisine herkesten önce iman etmesi ve onu bütün varlığı ile desteklemesidir. Hz. Muhammed, Hira mağarasında bulunduğu sırada daha önce hiç karşılaşmadığı Cebrâil ona peygamber olduğunu tebliğ ettiği ve vücudunu üç defa kucaklayıp kuvvetlice sıktıktan sonra Alak sûresinin ilk beş âyetini öğrettiği zaman büyük bir heyecana kapıldı ve korkudan yüreği titreyerek evine döndü. Başına gelenleri anlattıktan sonra, “Bana neler oluyor, Hatice?” diyerek kendinden korktuğunu söyledi. Bunun üzerine Hz. Hatice Resûlullah’ın korku ve endişelerini gideren şu sözleri söyledi: “Öyle deme! Yemin ederim ki Allah hiçbir zaman seni utandırıp üzmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, işini görmekten âciz kimselerin elinden tutarsın, yoksulları kayırırsın, misafirleri ağırlarsın, haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin” (Buhârî, “Bedʾü’l-vaḥy”, 3, “Tefsîr”, 96/1, “Taʿbîr”, 1; Müslim, “Îmân”, 252).
Hazret-i Hatice (r.a.) bütün servetini “Muhammedü’l-Emin”e bıraktı. Ticarete devam edildi. Bol kazanç elde edildi. Yaşça büyük olmasına rağmen o, bir hanımefendi olarak efendisine son derece hürmetkâr davrandı. Çok nâzik hareket etti. Son peygambere hanım olma şerefini en büyük nimet bildi. Bunun için maddi ve manevi hiçbir fedakârlıktan çekinmedi. Hizmetiyle aile yuvasını cennetten bir köşe haline getirdi. Misafirperverdi. Cömertti. Şefkat ve merhametliydi. Yetimlere, kimsesizlere sığınakdı. Güleryüzlüydü. Firaset sahibi idi. Efendisinin gözünden, sözünden ve hareketlerinden maksadını anlardı.Hazret-i Hatice (r.a.) annemizin bu evlilikten iki erkek, dört kız çocuğu oldu. İlk çocuğu Kasım’dı. Efendimiz onunla künyelendi. Ebe’l-Kasım dendi. İki yaşına kadar yaşadı. Kızları ise, Zeynep, Rukıyye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma idi. Son çocukları Abdullah’dı. Nübüvvetten sonra doğdu. Çok kısa ömürlü oldu. Daha henüz sütten kesilmeden öldü.Hicretten üç yıl kadar önce Ramazan’da hastalanan Hazret-i Hatice (r.a.) annemiz miladî 620 tarihinde Rabbimizin müjdelediği Cennetteki sarayına uçtu. Bedeni Mekke şehrinde kaldı. Hacun Kabristanı’na defnedildi. Kabrine bizzat Peygamberimiz indi. O tarihte farz olmadığı için cenâze namazı kılınmadı. Aynı sene Efendimiz amcası Ebû Tâlib’i de kaybetti. O seneye üzüntü, keder yılı manâsına “Senetü’l-Hüzn” dendi.Resulullah Hz.Hatice yi hiçbir zaman unutmadı.Rabbim güzel annemize rahmet eylesin...