Muhteşem Yüzyıl dizisinin yelkenine doldurduğu rüzgârla yayınlanmaya başlanılan Muhteşem Yüzyıl Kösem adlı dizi beklenilenin üzerine hem yüksek bir reyting aldı hem de aynı oranda eleştirildi. Bu noktada eleştirinin dozunu artırıp yapımcı şirketin ekmeğine yağ sürmememiz gerekiyor.
Muhteşem Yüzyıl dizisi 2011 yılında yayınlanmaya başlandığı zaman yer yerinden oynamıştı. Dizinin yayından kaldırılması için RTÜK’e binlerce şikâyet yağmış, hatta bir ara meclis gündemine bile gelmişti. Eleştiriler, eylemler elbette haklıydı. Dizide anlatılan Osmanlı devleti ve Kanuni Sultan Süleyman’ın gerçeği ile isim benzerlikleri dışında pek bir alakası yoktu. Fakat nedense bir yandan şikâyet edip dizinin kaldırılması isterken diğer yandan da halkın büyük çoğunluğu diziyi ayılıp bayılarak izledi. 4 sezon boyunca yayınlanan dizi neredeyse her bölümüyle reyting sıralamasında birinci oldu. Dizinin etkisiyle karakterlerin gerçek hayattaki türbelerine ziyaretçi akını yaşandı. İlk 3-4 bölümün ardından eleştiriler bir kenara bırakılarak hanımların günlerinde dizinin bölüm analizleri yapılmaya başlanmıştı. İşte bizim büyük çelişkimiz; bir yandan eleştirip, diziyi kötülerken diğer yandan diziyi izleyip ona cansuyu yani reyting kazandırdık.
Aslında zamanında o diziye yapılan eleştirilerde, bugünkü diziye yapılanlarda bir nevi riyakârlık kokuyor. Şöyle ki bir süre sonra haklı eleştiriler bir kenara bırakılıp, sözde konunun uzmanı kişiler madem ortada tatlı bir su var bizde testimizi dolduralım diyerek kendi çıkarlarına göre hareket ettiler. Dürüstçe eleştiriler yapan tarihçileri bir kenara bırakırsak bazı sözüm ona tarihçi yazarlar TV kanallarını dolaşarak diziyi eleştiriyorum ayağına reklamlarını yaptılar. Konuyu bir şekilde yazdıkları kitaplara getirip, halkın Kanuni Sultan Süleyman dönemi hakkındaki gerçekleri kendi kitabında bulabileceğini söylediler. Sabah magazin programına çıkıp dizinin bir gün önce yayınlanan bölümünün kritiğini yapan tarihçi- yazarlarımızı(!) bile hatırlıyoruz. Tabi ki yayınevleri de boş durmayıp pastadan pay kapma yarışına hemen katılmıştı. O dönemle ilgili daha önce yayınlanmış kitaplara yeni baskılar yapılırken, yazarlara dizi izleyicisinin daha kolay anlayabileceği Kanuni-Hürrem ilişkisinin ön planda olduğu hap kıvamında yeni kitaplarında siparişleri verilmişti. Dizi resmen kendi endüstrisini oluşturmuştu. Daha sonra dünyanın dört bir tarafına satılarak özellikle Avrupalıların görmek istediği gerçek Osmanlı(!) ayağına getirilmişti. Kösem dizisinde de aynı formül uygulanıyor dizi daha yayınlanmadan 90’dan fazla ülkeyle ön anlaşma imzalandı.
Peki, biz ne yapacağız bir kenara çekilip birilerinin tarihimize hakaret edip kendi ceplerini doldurmalarını mı seyredeceğiz? Tabi ki hayır… İlk başta diziyi izlemeyeceğiz ki reytingleri düşsün. Çünkü TV sektöründe kral reytingdir. Eğer dizinin reytingleri düşerse yüksek maliyeti de düşünülürse kısa sürede yayından kalkar. Hatırlarsanız birkaç yıl önce Fatih diye bir dizi yapılmıştı. Sözde Fatih Sultan Mehmet dönemini anlatan ama tarz olarak Muhteşem Yüzyıl kıvamında olan dizi. İzlenmediğinden 3-4 bölüm sonra yayından kaldırılmıştı. Kösem dizisinin de benzer akıbete uğraması için çalışabiliriz. Çevremizden başlayıp, sosyal medya üzerinden örgütlenerek diziyi protesto edebiliriz. Yoksa dizinin yapımcı, oyuncu vb.lerini tehdit ederek, dizi seti basarak falan bir yere varılmaz. Tam tersine böyle yaparak hem onların tuzağına düşeriz hem de dizinin reklamını yapmış oluruz.
Muhteşem Yüzyıl’ın tek artısı diğer kanalları gerçek bir Osmanlı dizisi çekme noktasında kamçılaması oldu. Birkaç düşük bütçeli izlenmeyen denemenin ardından TRT’de yayınlanan Diriliş Ertuğrul dizisi ortaya çıktı. Eğer bugün Diriliş gibi hem gerçek tarihi anlatan hem de prodüksiyon anlamında kaliteli bir diziyi izleyebiliyorsak bu Muhteşem Yüzyıl ile girilen rekabet sayesindedir.
Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerine geyik muhabbetini bir kenara bırakıp TV kumandasına hükmetmeliyiz. Bu saçmalığı üretenler ecdadımıza hesabını bu dünyada olmazsa ahirette mutlaka vereceklerdir.