Seçime sayılı günler kala her şey netleşmeye başladı. Lafın bitip icraat vaktinin geldiği dönemde son sözü söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Bilmem kaçlı masanın küçük ortakları, şu kadar milletvekili isteriz. Boğdan olmadan Eflak’ı kabul etmeyiz(!) Kendi logomuzla seçime gireceğiz falan diye ahkâm keserken bir an da CHP’nin şemsiyesinin altına sığındılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında gerekirse tuvalet terliğini bile destekleriz diye yola çıkan zihniyetten başka bir şey de beklenmezdi.
Son birkaç haftadır üst üste muhalefet ile ilgili yazı yazınca muhalefeti eleştirmek kolay sıkıysa hükümeti eleştir diyenler oldu. Hükümete bugüne kadar yaptığımız eleştiriler çok şükür arşivde duruyor. Hükümetin eleştirilecek en büyük yanı ekonomi. Yeni değil son beş, altı yıldır hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren, vatandaşın sorunlarını dile getiren onlarca yazı yazdık. Resmen ekonomi yazarına dönüşmüştük, adımız muhalif yazara çıkmıştı. Hâlâ da yazmaya devam ediyoruz. Lakin görmek istemeyen elbette geçmişe bakmaz. Bir de bazılarının eleştiriden kastı, boş boş ahkâm kesmek, dalga geçmek, hakaret etmek, manipülasyon yapmak vb. Sırf ilgi çekmek, biraz daha fazla okunmak için o tarz şeylere tevessül edemeyiz. Kalemimizin namusunu korumakla mükellefiz. Yeni değil 18 yıldır aynı şeyi söyleyip, yazıyoruz. Yazdıklarımız, çoğu zaman davulcu yellenmesi gibi duyulmasa da üstümüze düşeni yerine getirmenin rahatlığı bize yeter.
CHP’nin şemsiyesinin altına giren partilerin hâli acıklı. Demokrat Parti kimsenin umurunda değil. Gelecek ve DEVA partilerinin de bir karşılığı olmadığını çok önceden söylemiştik. Lakin özellikle Davutoğlu hayal dünyasında yaşadığından kendisi ve partisini çok büyük görüyordu. AK Parti’nin 2015 Kasım seçiminde aldığı yüzde 49,5 oya, benim oyumdu, bir selam versem Anadolu ayağa kalkar diyen Davutoğlu bugün Kılıçdaroğlu ne verirse razı olacak bir hâle geldi. Kesinlikle kendi amblemimizle seçime gireceğiz diyen, en az 20 milletvekili istediği konuşulan Babacan’da Kılıçdaroğlu’nun kanatlarının altına sığındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sayesinde rüyalarında bile göremeyecekleri makamlara oturup sonrasında ihanet edenler elbette günü gelince bedelini ödeyecekti. Akılları sıra dalga geçip, küçük görmeye çalıştıkları Devlet Bahçeli, partisini hiçbir pazarlığa dahil etmeden kendi amblemi ile seçime giriyor. Hatta herkesten önce kesin milletvekili listesini de açıklayıp, dedikoduya mahal vermedi.
İYİ Parti’de seçime ittifak içerisinde kendi amblemi ile giriyor. İYİ Parti psikolojik olarak dağıldı. Birkaç ay öncesine kadar CHP’yi geçip ana muhalefet partisi olabilir miyiz diye düşünürken bugün ittifak olmasa barajın altında kalacak bir hâle geldiler. Akşener’in Kılıçdaroğlu’ndan bir ümidi yok. Seçimin kaybedilmesinin ardından bir daha Kılıçdaroğlu’na selam bile verir mi tartışılır. Bizi üzen tek şey Saadet Partisi’nin düştüğü durum. Bunda da bir hayır vardır diyoruz. Seçimden sonra ya partinin kapısına kilit vursunlar ya da genç bir liderle silkelenip kendilerine gelsinler. Saadet Partisi kendileri aksini söylese de Milli Görüşü temsil etmeyi bırakalı çok olmuştu. CHP ile yapılan ittifakı rahmetli Erbakan’ın Ecevit ile yaptığı koalisyona benzetmişlerdi. Koalisyonla ittifak arasındaki dağlar kadar farkı görmek istemediler. Görmemeye, görmemeye bugüne gelindi. Ortada partinin amblemi bile kalmadı.
Rahmetli Erbakan’ın uzun yıllar süren siyasi hayatı boyunca dört kez partisi kapatıldı. Bir kez koalisyon ortağı olabildi, bir kez de kısa süren başbakanlığı vardı. Ömrü muhalefette geçti dersek yeridir. Baraj altında da kaldı. Lakin ilkelerinden hiç taviz vermedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile anlaşsa son yıllarını mecliste rahat bir şekilde geçirebilirdi. Fakat o önce ilkelerim dedi. Günümüzde Saadet Partisi ise CHP’nin logosu altında seçime giriyor. Bundan beteri daha ne olabilir bilmiyorum. Bilge başkan dedikleri 83 yaşındaki Karamollaoğlu’nun partiyi getirdiği son durum bu. Üç, beş milletvekilliğine parti ipotek edildi. Elbette partinin tabanı bu durumdan rahatsız ve oy vermeyecek. Sosyal medyada ahkâm kesenlere bakmayın. Teşkilatlarda rahatsız ve seçim kampanyalarına katılmayacaklar. Bir düşünün 50, 60 yaş üstü eski tüfek Milli Görüşcülere seçim pusulasında partimiz yok, mührü altı ok’a basın diyecekler. Aziziye Camii’nin önünde böyle bir manzara yaşansa hacı amcalar teşkilat üyelerini bastonla kovalar.
Hâlbuki Saadet Partisi teşkilatçı yapısıyla bağımsız adaylarla bile seçime girecek olsa grup kuracak kadar bir milletvekili sayısına ulaşılabilirdi. Tabi ki bunun için davasına inanan genç bir lider gerekir. Saadet Partisi hükümet devirmece oynamaya girişti, sonuç elbette hüsran. Vatandaş özellikle ekonomi konusunda hükümete tepkili, haklı da. Lakin Kendi değerlerine uyan bir alternatif de göremiyor. Saadet Partisi böyle bir alternatif olabilirdi, bilge liderleriyle CHP’nin şemsiyesinin altına sığınmayı tercih ettiler. Ben asıl her koşulda Saadet Partisini savunan, en ufak bir eleştiri bile yapamayan yerel basındaki bazı arkadaşlar bu duruma nasıl bir kılıf bulacak diye merak ediyorum. Koskoca partinin bu hâle düşmesinde onlarında emeği büyük…