Her gün Muharrem İnce’yi daha yakından tanıyor, Türkiye. Artık neye inanıyor, hangi inanca hizmet ediyor, siyasi bir görüşü var mı? Kendi seçmeni bile bunu sorgular oldu. Kim ne için aday gösterdi? Hangi aklın ürünü? Ya da o cephe de akıl ürünü bir şey görmek mümkün mü buda tartışılır!
Şair yönünü tanımış olduk, Muharrem İnce’nin. Müstehcen yanını bir kenara koyalım. Şiirlerinde sürekli tanrısı ile kavgasını görüyoruz. Tapacak bir şey arıyor. İnsanın arayış içerisindeki saçmalama halini kitaplaştırma cesareti göstermiş. Tebrik ederim kendisini. Ama bilsin ki bu ülke o edebiyatla oy toplayabileceği yer değil!
O satırların geleceğimiz dediğimiz evlatlarımıza ne katkısı var? Çok edebi bir ürün ise buyursun meydanlarda seçmene okusun. Hem korkmasına gerekte yok. O şiirlerle cezaevine girilmez!!!
Öğretmenim diyor. Kurduğu dershane batmış. Batmaktan da öte olaylar dönmüş. Ali Tezel ile yaşadığı olayı kısaca hatırlayalım. Ali Tezel müfettiş olarak dersaneyi incelemeye gidiyor. Muharrem İnce kavga çıkarıp inceleme yapılmasına engel olmaya çalışıyor. Polis geliyor falan derken, kurumda emekli öğretmenlerin kayıt dışı sigortasız çalıştırıldığı, o zamanın parasıyla 100 milyar borcunun olduğu tespit ediliyor. Daha dershane idare edemeyen biri, ülkenin eğitim sistemindeki kusurları düzelteceğini vadediyor, öğretmenlerimizi savunuyor güya. Ama bilsin ki bu ülkenin öğretmeleri, onun kandırabileceği öğretmenler değiller!
Her gün Cuma namazı kılıyor. Tabi bunda yılların verdiği arayışta etkili olabilir. Cumalarını kaza ediyor sanırım. ‘5 vakit kılmam yalan mı söyleyeyim’ diyor. Çok matah bir şeymiş gibi. Dürüstlük gösteriyor bize. Ben neysem onu söylerim. Yalan benim ağzımda yer almaz. Beni seçin diyor güya. Alnı her gün Cuma secdesine varan, 5 vakit kılmayan biri Müslüman sancağını dik tutacak, İslam enstitüsü kuracak, bana İslam dinini yaşama özgürlüğü verecek öylemi? Geçin bunları geçin. ‘İslam umurumda değil her dine eşit mesafede yaklaşacağım’ dersen dürüstlük olur Muharrem İnce. Bunu dersen, diyebilirsen kendin olabilirsin. Her gittiğin şehre İslamiyet’i orda yayacakmış gibi konuşmana lüzum yok. Bu halk Cuma vaktini senden öğrenmez!
Hacı Muharrem pek dindar. Ya hep camide ya tesettürlü hanımlarımızla, hep bir ağlamaklı bakışlar. Bu bir tiyatroysa çok kalitesiz bir metin, yeteneksiz bir oyuncu görüyoruz! Yıllarca İslamiyet’i yaşamak için sizlerin karşısında duran, Kuranını ahırlarda saklamış amcalarımız, sahneden yaka paça atılmış tesettürlü kardeşlerimiz, polis şiddeti görmüş ablalarımız, sizin bu ucuz tiyatronuza kanar mı?
Bence bu Ülke sizin yalan söyleyerek ikna edebileceğiniz yer değil!
Ve 24 Haziran’da herkes boyunun ölçüsünü alacak.
Kaliteli siyaset yine galip gelecek.
Yine el verecek inananlar.
Yine şiirler okunacak, gür bir sesle, yiğit bir duruşla.
Bıkmadan usanmadan diyeceğiz ki;
Minareler süngü, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, müminler asker!