Muharrem ayı İslam dünyasının yıl başısıdır. Muharrem ayından söz etmişken İslam dünyasının kullanmakta olduğu Hicrî takvimin ortaya çıkışından kısaca söz edelim.
“Takvim” Arapçadır “kavvame” kelimesinin mastarıdır. Kelime anlamı “tashih etmek ve doğrulatmak” demektir. Tarih boyunca Türk milleti çeşitli takvimler kullanmıştır. Osmanlı Devleti’nden itibaren Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar (31 Aralık 1925) Hicrî ve Rumî olmak üzere iki takvim kullanılmıştır. Bu tarihten sonra her iki takvim terk edilerek Miladî takvime geçilmiştir.
Türk-İslam dünyasında Hicrî takvimin özel bir yeri vardır. Türk milletinin gönlünde asırlarca yer alan ve ebediyen öyle olacak sevgili peygamberimizin hatırasının bir nişanesidir Hicrî takvimi….
Milletimizin gönlünün en müstesna yerinde daima mevcudiyetini muhafaza eden peygamberimizi hatırlatan Hicrî takvim, O’nun Mekke’den Medine’yi şereflendirmesini hatırlatır bize….
Müslümanlar için tarih başlangıcıdır Hicrî takvim…
Biz Türklerin İslam ile şereflendikten sonra kullanmakla şerefyap oldukları takvimdir.
Hicrî-Kamerî takvim veya İslamî takvim olarak da isimlendirilir. Ayın yörüngesi üstünde dönüşüne göre düzenlendiği için kamerî şeklinde de adlandırılmıştır.
Hicrî takvim ilk defa Hz. Ömer (581-644) döneminde kullanılmaya başlanmıştır. Hz. Ömer dönemine kadar önemli görülen olaylar tarih başlangıcı olarak kabul edilmişti. Mesela Fil olayı, Ficâr harbi, zelzele yılı, hicret tarihi ve veda haccı yılı gibi vakalar tarih başlangıcı olarak kabul edilmişti. Bu olaylardan birisi tarih başlangıcı olarak kabul edilirken hesaplamalarda yıl değil ay hesabı kullanılmıştır. Mesela “hicretten 10 ay sonra veya veda haccından 24 ay sonra” gibi…
Bu tarihlendirmelerde bazen karışıklıklar olmaktaydı. Hz. Ömer (581-644) bu tarihlendirme konusunda meydana gelen karışıklığı gidermek maksadıyla bir çözüm arayışına gitti. Hz. Ömer’i takvim arayışına sevk eden iki olaydan bahsedilir. Bunlardan birisi “şaban ayı” şeklinde üzerine tarih düşülen bir senettir. Bahse konu senetteki şaban ayının bu yıla yoksa geçen seneye mi ait olduğunun belli olmadığından tereddüde düşülmüştür. Üçüncü olay yine Basra Valisinin Hz. Ömer’e “Ya Emire’l–müminin! Tarafınızdan gönderilen bazı mektuplarda tarih yazılmadığını görüyorum. Muamelatın (işlemlerin) doğru yapılması için tarih konulmasında fayda olduğu kanaatindeyim” demiştir.
Hicretin 16. veya 17. yılında Hz. Ömer konuyu sahabe ile istişare etti. Takvim başlangıcı olarak üç olay gündeme getirildi. Bu olaylar şöyledir; Peygamberimizin doğum tarihi, Peygamberimizin hicret tarihi ve Peygamberimizin vefat tarihi. Peygamberimizin hicret tarihinin dışındaki tarihler çeşitli sebeplerle kabul görmedi. Hz. Ali’nin (599-661) teklifiyle peygamberimizin Mekke’nin Medine’ye hicret tarihi, takvim başlangıcı olarak kabul edildi.
Meselenin yıl ile ilgili kısmı bu şekilde karara bağlandıktan sonra sıra hangi ayın yılbaşı olacağı konusuna geldi. Bu hususta üç teklif gündeme geldi. Bunlar recep, ramazan ve muharrem aylarıydı. Yine Hz. Ali’nin teklifi kabul edildi. İlk kafile Muharrem ayında hicrete çıkmıştı. Böylece peygamberimizin Mekke’den hicret ettiği yıl takvimin başlangıç yılı ve ilk muhacir kafilesinin çıkış ayı olan Muharrem de yılbaşı olarak kabul edilmiş oldu.
Hicrî takvim muharrem ayıyla başlar ve zilhicceyle sona erer. Hicrî (kamerî) aylar şunlardır: Muharrem, Safer, rebiyülevvel, Rebiyülâhir, Cemâzielevvel, Cemâzielâhir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevvâl, Zilkade ve Zilhicce.
Milletler kanunlarla değil gönüllerde taht kurmuş kurallarla yönetilir.
Hicri yılbaşınızı tebrik ederiz.