Hükümetin yeni et politikası sayesinde etin fiyatı biraz olsun düştü. Elbette yetmez, yerli üretimin de artırılmasıyla fiyatlar daha da makul seviyelere çekilmeli. Fakat bugünkü mevzumuz bu et fiyatları üzerinden hükümete çakmanın yeni yollarını arayan işgüzarlar.
Bu yeminli muhaliflere yaranmak zordur. İyi ya da kötü olmuş fark etmez onlara göre hükümetin ak dediği sürekli karadır, hükümet bir şey yapıyorsa mutlaka yanlıştır. Etin fiyatı 40-50 liralık afaki rakamlardan 30 liranın altına inmesiyle vatandaş biraz olsun rahat etti. Öte yandan bu durumun hükümetin hanesine başarı olarak yazılacağını anlayan yeminli muhalifler hemen ezberlerini bir çırpıda sayıp dökmeye başladılar; “Efendim, et ithalatı da ne oluyormuş, bizim çiftçimiz zor durumda bırakılıyor. Dışarıdan taşıma suyuyla gelen etle çözüm mü olur. Birkaç tane market zinciri ucuz et satacak diye yüzlerce kasap mağdur ediliyor. İnsanlar işsiz kalıyor. Onlara da ucuz et verilsin vb.”
Bu noktada öncelikle şunu belirtmeliyim; elbette et ithalatı bir çözüm değil, en fazla kısa vadeli bir pansuman olur. Lakin hükümetin en sonunda bu et meselesini ciddiye aldığı da ortada. Bakanlığın açıkladığı projeye göre organize sanayi bölgesi tarzında oluşturulacak büyük çiftlikleler önemli bir üretim sağlanacak. Yeni verilecek teşvikler, 3-5 hayvanı olan küçük üreticilere ihtiyaç halinde bakanlık tarafından ahır yapılması falan önemli adımlar. İnşallah bunlar en kısa zamanda proje olmaktan çıkıp uygulama aşamasına gelir. Bu projelerin en az 2-3 yıllık süreçte tam anlamıyla meyvelerinin toplanacağı düşünüldüğünde et ithalatı devam edecek demektir.
Yeminli muhaliflere geri dönecek olursak, etin fiyatı düşünce, vatandaş kurban bayramı hariç sofrasında et görmeye başlayınca mı çiftçinin, hayvancılıkla uğraşanların halini hatırladılar? Bunların tepkilerinin büyük bir kısmı ucuz popülizm, Cem Yılmaz’ın deyimiyle reklam kokan hareketler. Üreticinin, kasapların öyle çok fazla zarar ettiği de yok. Fiyatlar aslında olması gereken seviyelere geldi. Piyasada rekabet her zaman iyidir. Bakanlığın iki market zincirinde ucuz et satmaya başlamasından sonra diğer marketlerde hemen fiyatları düşürdü. Demek ki istenince oluyormuş, 45 liraya satılan kıyma bir anda 33 liraya düşebiliyormuş…
Bakanlık et fiyatlarının 50 liraya dayandığı günlerde kasaplara et ve süt kurumu vasıtasıyla dağıttığı etlerde 5 lira indirim yaptığı zaman kasapların büyük bir kısmı oralı olmamış, fiyatlarında 50 kuruş, 1 lira gibi indirim yaparak hem vatandaşlarla hem de bakanlıkla dalga geçmişlerdi. İnsanlar kasaba girmeye korkuyor, çoğu kasapta kırmızı ette etiket olmuyor ya da çok küçük oluyordu. Şimdi fiyatların düşmesiyle birlikte kasapların büyük çoğunluğu vitrinlerine büyük boy indirim ilanları asıyor, fiyatlar ortalama 40 liranın altında.
Hükümete çakmak için lüks semtlerdeki kasaplardan haber yapıp, sanki bütün Türkiye’de manzara aynıymış gibi haber yapan yeminli muhalif kanalların haberlerinde bile fiyatların ne kadar düştüğünü görebilirsiniz. Bir de her şeyi devletten beklemenin ne gereği var. Örneğin kasaplar bir araya gelip, kooperatif kurarak kendi etlerini kendileri üretse, aracıya verilen para ortadan kalkınca hem karları artıp, hem de vatandaş daha uygun fiyata et yiyemez mi? Şehrimizden örnek vermek gerekirse Konya Kasaplar Odası’nın internet sitesindeki bilgiye göre odaya kayıtlı 400 civarında kasap varmış. Oda bir kooperatif kursa ve her üyesinde fazla değil 5 bin lira ortaklık ücreti alsa 2 milyon lira gibi sermaye ortaya çıkar. Bu sermayeyle en azından bir çiftlik kurulur, kasaplar ihtiyaçlarının bir kısmını buradan karşılayabilirler. Birkaç yıl aynı oranda yatırım yapılsa belki Konya’nın ihtiyacının büyük bir kısmı buradan karşılanabilir.
Tabi ki bütün bunların yapılması, farklı projeler geliştirmek için düşünce, emek gerekir. Yandık, bittik diye ağlamak, sırf ucuz muhaliflik yapıp hükümete çakmak ise bedava… Unutulmasın ki muhalifliğinde bir raconu, seviyesi var. Ülkemizde bu alanda da kalite eksikliği ortada…