Muhalif sözünü son yıllarda sıklıkla duymaktayız. Muhalif de kime göre veya neye göre . Mesela Türkiye Özgür Suriye Ordusu için ılımlı muhalif terimini kullanırken, ABD, Türkiye’nin terörist ilan ettiği Pyd’yi veya sunni katliamı yapan haşdi şabi terör örgütünü muhalif olarak görmektedir. Abd ve batı Türkiye’de terör propagandası yapan kim varsa muhalif terimini kullanarak terörü gizliden gizliye destekler bir durum ortaya çıkarmaktadır. Batı, Türkiye’yi kim bölmeye çalışıyorsa muhalif kılıfı ile adlandırılmaktadır. Suriye’de PYD, Irak’ta Haşdi şabi, Türkiye’de PKK veya destekçileri batının gözünde muhalif ne kadar masumane değil mi? Avrupa veya ABD neden bu terimi kullanıyorlar? Bu da Türkiye üzerinde terör örgütleri vasıtası ile oyunlarını gizleme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Türkiye de PKK’lı hain teröristler özgürlükçü muhalif, darbeciler askeri veya siyasi muhalif bunları destekleyenlerde muhalif basın, çok masum bir kelime gibi görünmesi sizi aldatmasın hepsi Türkiye’yi bölmeye çalışan odaklara hizmet ediyor.
Cumhuriyet gazetesi yazarlarına yapılan operasyonlar hakkında Abd dış işleri bakanlığı sözcüsü John Kirby ‘’Muhalif basına yapılan baskıdan endişe duyuyoruz.’’ demesi de bu açıdan önemlidir. Cumhuriyet gazetesi yazarlarına yapılan tutuklamalardan sonra kırmızı çizgilerinin aşıldığını söyleyerek tarafını belli eden AB, gazetenin kapatılmadığını sadece yazarların tutuklandığını bilerek basına müdahale edilmiş gibi göstermeye çalışması Abd ve batının ikiyüzlülüğünü gösteren bir başka durumdur. Basına müdahale edilmiş olsaydı Cumhuriyet gazetesi yayınlarına sansür gelirdi ama gelmedi açın bakın neler yazıyorlar, operasyondan sonraki günlerde ‘’Özgür basına darbe’’, ‘’bu diktatörü devireceğiz’’ gibi yazıların yazıldığı bir gazeteye nasıl müdahale ediliyor acaba biz mi göremiyoruz? Basına nasıl müdahale ediliyor ki baskı yapılan gazete, Cumhurbaşkanını diktatör olarak niteleyecek ve devirmekle tehdit edecek. 15 temmuz darbe girişimi ile bu ülkenin en karanlık gecelerinden biri yaşandıktan sonra darbenin karşısında, halkın seçtiği yönetimin yanında yer alamayarak açık bir duruş sergileyemeyen batının AB Parlamento başkanı schulz , darbeci subay ve generallere, teröre destek veren belediye başkanlarına ve Teröristleri destekleyen yazıları ile Cumhuriyet gazetesi yazarlarına yapılan operasyonlardan neden rahatsızlık duymaktadır.
1995 yılında Avrupa’nın göbeğinde meydana gelen katliama ses çıkarmadan, müdahale etmeden, Sırp ordusunun katliam yapmasına göz yumarak niyetinin insan hakları olmadığını ve daha açık bir ifade ile bu hakların Hristiyan’lara ait olduğunu düşünen bir kafaya sahip olduğunu göstermiştir. O zaman ne olduğunu kısaca hatırlarsak BM gücü otuz kişilik Hollanda askeri Sırplar tarafından rehin alınarak on bin Müslüman karşılığında takas edilmiştir ve Sırplar tarafından üç beş günde yaklaşık dokuz bin Müslüman Boşnak katledilmiştir. Ratko Mladiç komutasındaki Sırp Ordu birlikleri Srebrenitsa’ya girerken Mladiç kameralara şöyle diyecekti: Bu gün 11 Temmuz 1995 Sırplar için kutsal bir günün yıl dönümünü kutlamadan önce Srebrenitsa’dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Osmanlı’ya karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Türklerden öç alma vakti gelmiştir.’’ demiştir. Batı yüzyıllardır belleğinde olan Müslüman düşmanlığını her zaman göstermiştir. Srebrenitsa katliamı batının bilerek göz yumduğu olayların ne başı nede sonu olacaktır. Söz konusu Müslüman Türkiye olunca sözde muhaliflerin yanında yer alan batı, Suriye’de ılımlı muhaliflere niye destek çıkmıyor. Farkı söyleyelim Türkiye’deki sözde muhalifler Mazlum Müslümanların sığınağı olan Türkiye’yi parçalamaya yönelik işler yaparken Suriye’deki muhalifler Müslüman katliamı yapan Esed rejimine karşı savaşıyor. Bir taraftan Suriye’de Türkiye’nin terörist dediği Pyd yi desteklemesi diğer taraftan Musul operasyonunda sunni bir kenti kurtarmaya şii terör örgütlerini dahil etmesindeki amaçta aynıdır Müslüman katliamı. SAYGILARIMLA