Ülke olarak işi gücü bıraktık bir haftadır muhalefetin sergilediği tiyatroyu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kültür dünyamıza olan katkısını tartışıyoruz(!) Bazılar ciddi ciddi olana bitene şaşırmışta görünüyor. Hâlbuki bu manzara yeni değil ki, sadece 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde oluşturulan ittifakın bir yansımasını görüyoruz o kadar…
Önce Selahattin Demirtaş’ın yazdığı kitaptan uyarlanan tiyatro oyunu daha doğrusu oyunu izlemeye gidenler gündeme geldi. Kılıçdaroğlu’nun hanımı, İmamoğlu’nun hanımı, Demirtaş’ın hanımıyla birlikte oyunu izlemişler. Yanlarında CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’da varmış. Gayet açık ve net bir birliktelik olmuş. Beylerin işi olunca hanımlarını göndermişler. Beni asıl şaşırtan İyi Parti’den bir katılımın olmaması. Lakin onlar da işi biliyor. PKK’ya ses çıkaramayıp, Suriyeliler, Libya üzerinden falan hükümete ucuz milliyetçilik yaparak kendilerini ve seçmen kitlelerini tatmin ediyorlar. HDP’ye ya da PKK’ya laf edemezler çünkü sonrasında çok sert fırça yiyorlar. Bir ara mecliste denemişlerdi de HDP’lilerin bugün o koltukta oturuyorsanız HDP’nin oylarıyla oturuyorsunuz fırçasıyla kendilerine geldiler. O gün bugündür beylik söylemlerin ötesinde ne PKK’ya ne de HDP’ye laf edemiyorlar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İstanbul kitap, Türkiye’de satışı yasak olan PKK’nın kurucularından Sakine Cansız’ın kitabını ve Demirtaş’ın kitaplarını satarak İstanbul halkının kültür dünyasına katkı sağlıyormuş. Aynı hafta içinde CHP’li Kaftancıoğlu PKK’nın gayri resmi yayın organı Yeni Yaşam gazetesine röportaj verdi. Bir şeyleri anlamak için bu kadarı bile yeter, bunları yorumlamanın bir âlemi yok. Lakin sosyolojimizi öyle zehirlediler ki Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığı üzerinden oluşturulan ittifaka destek veren seçmen kitlesi bir şekilde olayları görmemek, duymamak için kafasını kuma gömüyor. Biraz daha kendini rahatlatmak isteyen çözüm sürecini örnek göstererek zamanında siz de HDP ile birlikte olmuştunuz diyor. Meclis kütüphanesinde hangi dönem konulduğu bilinmeyen Öcalan’ın kitabının bulunmasını bile bir savunma aracı olarak kullanmaya çalışanları gördük.
Hükümet elbette eleştirilebilir. Ekonominin durumu, eğitim, tarım politikaları, kentsel dönüşüm başta olmak üzere pek çok alanda hükümet gayet rahat eleştirilebilir. Fakat muhalefet bu tarz eleştirilere girmek istemiyor. Çünkü zahmetli iş. Araştırma yapacaksın, rakamlar ortaya koyacaksın. En önemlisi somut çözüm önerisinde bulunacaksın. Öyle ya yoksa vatandaş “Tamam kardeşim hükümeti eleştiriyorsun da sen iktidara gelirsen ne yapacaksın?” diye sorar. Bunlarla uğraşmak yerine hükümetin bütün projelerine yaptırmayacağız deyip bir de üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan diktatör dedin mi iş bitiyor. Muhalefet dediğin böyle yapılır, diğer türlüsü hem zahmetli hem de biraz çapı olan insanlara ihtiyaç duyuluyor. Beylik, kahvehane ağzıyla muhalefet yapıp, meclis kürsüsünden ağzından tükürükler saçarak bağırıp çağırdın mı iş bitiyor.
Diğer türlü seçmen kitlesi de akıllı çözümler beklemiyor. Onların da isteği muhalefetin hükümeti eleştirecek saçma sapanda olsa argümanlar verebilmesi. Bugün Washington Portakal’ın Türkiye’nin en çok izlenen habercisi olması bile yaşadığımız sosyolojik zehirlenmeyi anlatmaya yeter… Yoksa örnek vermek kolay. İmamoğlu’nun kanal İstanbul projesine uzmanlar depremi tetikler diyor diyerek karşı çıktığı televizyon programına telefonla bağlanan konunu uzmanı depremle kanalın ne alakası var diyor. Normal olarak İmamoğlu’nun geri adım atması, utanması falan beklenirdi. Fakat İmamoğlu her zamanki karakteriyle “Bana haber vermeden neden telefon bağlantısı yaptınız, ben sıradan bir konuk değilim. 16 milyonun belediye başkanıyım” dedi. Uzmanın kanal, deprem yorumu falan tabi ki tartışılmadı. İmamoğlu’nun daha adaylık sürecinde ne olduğu belliydi, neredeyse altı ayı aşkın başkanlık sürecinde yaptıkları, daha doğrusu yapmayıp, yaptırmadıkları da ortada. Lakin kendisi ne hikmetse halen muhalefetin gelecekteki Cumhurbaşkanlığı seçiminde en önemli adayı…
Bu haftaki yazımızın bana kalırsa boş bir yazı oldu, harcadığımız mürekkebe değmedi. Çünkü bütün bu anlattıklarımız gayet açık ve net olmasına, herkes tarafından bilinmesine rağmen özellikle muhalif kesim tarafından ısrarla görünmemeye devam edilecek. Bizimkisi de uyarı vazifemizi yerine getirip sorumlu köşe yazarlığı ayağından gençlerin deyimiyle duyar kasmak olsun(!)