Süleyman Şah Türbesi ve saygı karakolu yapılan bir operasyonla bulunduğu yerden kaldırılarak Suriye Eşme’si ne taşındı. Suriye tarafından on dönümlük bir arazi türbeye bundan sonra ev sahipliği yapacak.
8 aydır ulaşılamayan karakolumuz ateş çemberinin ortasında kalmak üzereydi. Nitekim biz boşaltır boşaltmaz türbe etrafındaki çatışmalar yoğunlaştı. Sadece bu bile alınan kararın ne kadar isabetli olduğunun göstergesi.
Şimdi bakın. Boşaltılan türbe türbenin ilk mekanı değil. Türbe ilk olarak Ceber kalesinin içine yapılmış. Ancak Su altında kalma ihtimaline karşı boşaltılan yani 40 KM uzaklıktaki mevcut yerine taşınmış.
Yani yeri daha önce değiştirilmiş.
Hani derseniz bana Süleyman Şah tam türbenin bulunduğu yerde şehit olmuş, derim ki acaba o yerin bir önemi olur muydu? Taşımasak bile tereddüt ederim. Ancak böyle bir durum söz konusu değil. Söyledim ya, türbenin yeri daha öncede değiştirilmiş.
Şimdi türbeyle ilgili tehlikelere göz atalım.
Esir aldıkları rehineleri canlı canlı yakan, hiçbir kutsal değeri olmayan ve tanımayan barbar sürüsü gelse Süleymaniye karakoluna saldırsa 30’dan fazla askerimiz orada şehit olsaydı ne olurdu?
Türkiye kocaman bir birlik gönderse, birlik orada yani savaşın tam ortasında konuşlansa, ha saldırdılar ha saldıracaklar diye beklesek ne olurdur?
Karakolumuza saldırsalar, biz yardıma koşsak, oraya gidene kadar askerlerimizin başına bir şey gelse ve savaş çıksa ne olurdu?
Bütün bunlar olsa bunun hesabını kim verecek? Tabi ki hükümet…
Peki, bedelini kim ödeyecek? Elbette Türk vatandaşları… ateş kimin ocağına düşecek, Kemal Kılıçtaroğlu’nun mu?
Yoksa Devlet Bahçeli’nin mi?
Bir zamanlar sayın Cumhurbaşkanımız “Bu ülkede şehit cenazesi gelsin diye elini ovuşturanlar var!” diyordu da inanmayanlar çıkıyordu.
İşte Süleyman Şah olayı tamda böyle bir olaydır.
Vatanı memleketi ve bu milleti düşünmek yerine oradaki çocukları bilinmeze atarak verilecek kayıplardan medet umanlar, ellerindeki koz alınınca elbette ortalığı ayağa kaldıracaklar.
Neden? Çünkü vatan çocukları toprağa düşmeyecek, kendilerine siyasi rant çıkmayacak…
Peki, şimdi ne oldu. Sınırımızdan 40 KM uzaklıktaki bir karakolu boşalttık mı? boşalttık.
Yerine sınırımızda on dönüm araziyi aldık mı? aldık.
Kayıp var mı?
Yok.
Türbenin eski yeri hayati mi?
Hayır?
Sonuçta Süleyman Şah orada ölmemiş.
Yani mekanın bir ehemmiyeti yok.
O zaman bu ortalığı ayağa kaldırmak neden?
Bir ülke muhalefetinin kullanmış olduğu dille, Türkiye’ye düşmanlık sergileyen başka bir ülkenin yöneticilerinin kullandığı dilin aynı olması ne acı.
Atatürk’ün dahili ve harici beddahlar olacaktır sözü boş değilmiş. Bunu yaşayarak gözlemliyoruz.
NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ
5 yaşındaki kızımın maalesef dişleri pek sağlıklı değil. Ankara’da koca koca üniversitelerin diş hekimliği fakültelerine kızımı götürdüm hepsi aynı yöntemi önerdi. Genel anesteziyle bu dişleri yapabiliriz…
5 yaşındaki çocuğumun narkozla uyutulup dişlerinin tamir edilmesine gönlüm razı gelmedi. Ne yaparım diye düşünürken NEÜ Diş Hekimliği Fakültesi dekan yardımcısı değerli dostum EmreKorkut “ağabey sen çocuğu bize getirsene” önerisinde bulundu.
Ankara’dan Konya’ya biraz tersine olacak ama tamam dedim.
Emre kardeşim genç bir akademisyen. Çocuk alanında Yrd. Doç. Bana fakülteyi gezdirdi.
Fakültenin Dekanı Yağmur Şener Hocayla tanıştırdı. Fakülteyle ilgili biraz bilgi aldım.
Fakülte binasının eski halini bildiğim için öncelikle binanın durumu beni şaşırttı.
Güzel bir iş çıkartmış Yağmur hoca.
Pırıl pırıl bir bina meydana getirmişler.
Son teknoloji ürünlerle binayı donatmışlar.
Bir hastaneye girdiğinizde içerdeki insanların stresi ve o bunaltıcı atmosfer sizi olabildiğine rahatsız eder. Ancak Burada öyle bir durum yok. Son derece rahat ve gerilimsiz bir ortam var.
Koltuk sayısı, hekim sayısı hastalarla kıyasladığınızda dengeli. Hani gelip saatlerce beklemiyorsunuz. Bugün gidip yarın gel işi bu hastanede yok.
Ankara’da ki hastanelerin uyutup yaparız diye teklif ettikleri tedaviyi ufaklığa iğne dahi vurmadan yapan Emre Hocamız hastanenin tedavi konusunda da ne kadar iddialı olduğunu kendisinin de uzmanı olduğu çocuk alanında ne kadar başarılı olduğunu bana göstermiş oldu.
Bu vesileyle yazmak istedim.
Mezbele bir binayı süper bir diş hekimliği fakültesine dönüştüren Yağmur Hoca ve ekibini bir kez daha kutlamak istedim.
Üniversitenin diğer alanlarda da aynı başarıyı göstermesini umut ederim. Tabi başarı dertlenmekle oluyor. Rabbim üniversitelerimize kendi menfaatlerini ve kariyerlerini düşünmek yerine üniversite meselesiyle dertlenecek yöneticiler nasip etsin diyorum.