Şehr-i sıyamın gölgesi üzerimize vurdu.
Ramazan ayı, bir arınma mevsimidir. Başta içinde yaşadığımız evlerimizi ve ibadet mekânı olan camilerimizi temizlikten geçirmeliyiz. Ayrıca Allah’ın nazargâh-ı ilâhi olan gönül kâbemizi bizi Allah’ı anmaktan alıkoyacak her türlü batıni hastalıklardan arındırmalıyız. Çünkü kaliteli Müslümanlık, salt namaz ve oruçta değil, -bunlarla birlikte-ahlaki değerlerin temsilinde ortaya çıkar. Zaten şekil, mekân ve zamanla kayıtlı olan ibadetler, eğer manevi boyutlarıyla birlikte yerine getirilirse, insanda ahlaki bir dönüşümü gerçekleştirir. Ahlaki değerleri içselleştirmek alanında da Ramazan ayına yönelik manevi bir hazırlık yapmalıyız.
Âkil-bâliğ çağına erişen kadın ve erkek her Müslüman farz-ı ayın olan ilimler konusunda mutlaka bilgilenme sürecine girmelidir. Ramazan ayı gelmeden önce, ilmihal kitaplarımızdan oruç, teravih, itikâf, zekât, fitre gibi bahisler ciddi anlamda yeniden okunmalıdır. Hatta mümkünse, akşam ile yatsı arasında tüm aile fertlerinin katılacağı bir okuma programı birlikte gerçekleştirilmelidir. Keşke bu hazırlık bir ay öncesinden başlatılmış olsaydı, daha mükemmel olurdu.
Ramazan ayının birçok hususiyetleri vardır. Bunlardan birisi de sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın zirve yaptığı bir ay olmasıdır. Hz. Peygamberin en cömert olduğu aydır, ramazan ayı.. Biz de onun bu sünnetine uyarak imkânlarımız ölçüsünde Ramazan ayında yerine getireceğimiz bir yardım bütçesi hazırlamalıyız. Eğer dini açıdan nisap miktarı mala sahipsek, zekâtlarımızı ve sadaka-i fıtırlarımızı fazlasıyla hesaplayıp, kimlere ne miktarda vereceğimizin bir listesini çıkarmalıyız.
Müslüman duygudaşlık yapan bir kimsedir. Bu anlamda bir iftar programı hazırlamalıyız. İftar programlarının niteliği, çağrılacak kimselerin durumu gibi konularda tüm aile bireyleriyle istişare yapılmalıdır. İftar programlarına davet edeceğimiz kimseler kaç kişi olmalı, nerede ve ne zaman iftar yemeği verilmelidir? Hatta davet edeceğimiz kimselerin bile bir listesini çıkarmalıyız. Bu konuda bütün aile fertlerimiz işin içine katılmalı, özellikle çocuklarımız başkasına ikram etmenin ve yardımda bulunmanın sevincini ve manevi hazzını yaşamalıdırlar.
Bilindiği gibi Ramazan ayı, aynı zamanda “Kur’an’ın doğum ayı”dır. Hakikatte her Müslüman son nefesini verinceye kadar Kur’an’la olan irtibatını asla kesmemelidir. Bu anlamda bir Müslümanın hayatında “vahiy fetreti” yaşanmamalıdır. Hz. Peygamberin hayatında yaşanan bu fetret, nasıl onun hayatında metafizik bir gerilime yol açmışsa, bizim hayatımızda da benzer gerilimlere yol açabilir. Bu sebeple, Kur’an’la ilişkilerimizi yeniden kurma noktasında kısa bir muhasebe yapmalıyız. Bizim hayatımızda Kur’an okumalarının bir metin bir de bu metni anlama boyutları olmalıdır. İşi sadece lafza indirgememeli, anlamaya ve anladıklarımızı yaşamaya çalışmalıyız. Bu yönüyle de Ramazan ayı bizim için bir okul olmalıdır. Tüm aile fertlerinin katılacağı Kur’an dersleri şimdiden başlamalıdır. Bu arada Ramazan ayı girmedin hadis kitaplarından Ramazan ayı, Kur’an, oruç, itikâf, yardımlaşma gibi konularla ilgili bölümler okunmalı, Hz. Peygamberin ramazan ayını nasıl değerlendirdiği öğrenilmelidir.
Ramazan ayı gelmeden önce, iftar, sahur, imsak, teravih gibi konularda tüm aile fertleri bilgilendirilmelidir. Mümkün olduğu sürece teravih namazları camilerde cemaatle kılınmalıdır. Bu sebeple, Ramazan ayı gelmeden, hangi camide teravih namazını kılacağımızın da bir programı çıkarılmalıdır. Camilere tüm aile fertleriyle birlikte gidilmelidir. Eğer gideceğimiz camiler tarihi ise, onlar hakkında mutlaka önceden bilgi toplanmalı, bütün aile bireylerimizle bu bilgiler önceden paylaşılmalıdır. Müslümanların hayatında caminin önemine değinen kısa sohbetler, bilgi ve kültür birikimimize katkı sağlamakla kalmayacak, camilerle olan manevi irtibatımızın kuvvetlenmesine de yol açacaktır.
Her ibadetle birlikte gelişen bir kültür safhası da vardır. Bu manada en zengin ibadetlerden birisi de oruçtur. Zaman bakımından çevrimsel bir özellik taşıyan Ramazan Ayı, İslami açıdan sanat, edebiyat, estetik, musiki, mutfak kültürü, bir takım gösteri sanatları gibi insan hayatının bütün evrelerine kültürel açıdan damgasını vurmuştur. Bizi birleştiren ve bütünleştiren bu güzellikleri korumak ve yaşatmak, millet olarak hepimizin boynunun borcudur. Dolayısıyla, bütün aile fertleri olarak ramazan ayının bu yönünden de istifade etmeliyiz.
Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu Cehennem azabından kurtuluş olan mübarek ramazan ayına erişmek dileğiyle.