Türkiye, ne zaman ayağındaki prangaları kırıp adım atmaya ya da omuzundaki yükleri atıp ayağa kalkmaya çalışsa bir şekilde önüne engeller çıkarılıp bu mücadelesi akamete uğratılmaya çalışılıyor. 40 yıldır PKK, FETÖ, DHKP/C DAEŞ vb. terör örgütleriyle bu milletin ayağına pranga oldular. Bu prangalar büyük mücadeleler, uzun uğraşlar neticesinde kırılmaya ve yok edilmeye yüz tuttu.
Yine 1990'lı yıllarda ülkeyi IMF ve içerideki işbirlikçileri marifeti ile 1 cent'e muhtaç hale getirdiler. Dışarıdan gelen deprem yardımlarıyla memur maaşlarının ödendiği günleri yaşadık. Ekonomik olarak, ülke istenilen seviyede olmasa da bütün engellemelere, darbe girişimlerine, gezi ayaklanmalarına vb. provokasyonlara rağmen önemli bir seviye katetti. Savunma sanayiinde dışa bağımlılık minimum seviyeye indirildi. Köprüler, tüneller, deniz altından kara ve demiryolu geçitleri, havaalanları, fabrikalar, milli teknoloji hamleleri, şehir hastaneleri, okullar, üniversiteler, toplu konutlar, barajlar, ülkenin yeraltı ve yer üstü zenginliklerinin işletimi, devletin ve milletin faydasına kullanımı 20 yıl öncesiyle kıyas edilemeyecek durumda iyileştirildi. Artık her türlü terörün bitme noktasına geldiği, savunma sanayiinde dışa bağımlılığın minimum seviyeye indiği, ekonominin belirli bir pozitif ivme kazandığı, hak ve özgürlükler açısından insanların daha özgür ve daha insanca yaşadığı şu dönemde, bu ülkenin iyiliğini istemeyenler, bu milletin yeniden 100 yıl önceki fabrika ayarlarına dönmesinden korkan bir takım güçler, içimizde ne kadar mitomanyak(Mythomaniac: Mitomani, yalancılık hastası) adamları var ise piyasaya sürmüş durumdalar.
Bu mitomani hastaları o kadar profesyonelce yalan söylüyorlar ki kendi söyledikleri yalana kendileri ve çevreleri, şeksiz şüphesiz iman ediyorlar. Tabii, el menzile beyn-el menzileteyn olan pek çok vatandaşımız da mitomanyakların estirdiği yalan rüzgarına kapılıyorlar. Mitomanyakları tanımak için birkaç ipucu vermek gerekiyor. Normal insanlar yalan söylediklerinde utanç ve suçluluk duyabilirlerken mitomanyaklar da öyle bir durum söz konusu değildir. Yalan söyleyerek kendilerini önemli bir insan veya kahraman gibi gösterirler. Çoğu zaman, kendi yalanlarına inanırlar. Eski yalanlarını desteklemek için sürekli yeni yalanlar uydururlar. Yalanları suçlayıcı ve zarar vericidir. Genel toplumda görülme oranı 1/1000'dir. (Ancak öyle anlaşılıyor ki ülkemizde İslam ve Müslüman düşmanı kripto yapılarda bu oran çok çok daha yüksek gözüküyor.) Mitomanyaklar hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik ve intihal suçlarını da işleyen kişiler olabiliyor. Bunlar kendilerini olduğu gibi kabul etmeyen, kendine güvensiz insanlardır. Mitomanyakları ayırteden en önemli özellik yalan makinesine de yakalanmayabilirler. Çünkü diğer insanların yalan makinasında verdikleri heyecanlanma, kalp atışının değişmesi, terleme gibi fiziksel tepkileri vermezler. Çünkü hayatları yalan üzerine kurulduğu için yalan onların hayatında normal bir işlevsel durumdur. Mitomanyaklar hasta olduklarının farkında değildir. İşte bugün, aklı başında inanan toplum olarak en büyük problemimiz tıp biliminin mitomanyak olarak tanımladığı yalancı kişilerle uğraşıyor durumda olmamızdır.
Yalan: "Doğruluğun karşıtı bir konuda gerçeğe aykırı haber veya bilgi vermek, vakaya uygun söz söylememek manalarına gelen ve kötü ahlak davranışı olarak tanımlanan bir terim. Gerçeğe aykırı konuşmak, gerçeğe uygun olmayan söz ve haber", diye de tanımlanmıştır. Kur'an-ı Kerim 280 ayet-i kerimede yalan"Kizb" kelimesi ve türevlerini kullanmıştır. Uydurma, sahte manalarında, bir şeyi yalana nispet etmek, kişinin yalancı olduğunu ileri sürme, onu yalancılıkla suçlama, haber ve durumla ilgili yalan sayma manaların da kullanılmaktadır. Bu ayetlerde kafirlerin, münafıkların, müşriklerin; Allah'ın gerçek dinini yalan saymaları, sahte, uydurma, yakıştırma şeklinde niteleyerek iftira atmaları, Allah hakkında, O'nun birliği, aşkınlığı ve sıfatları hakkında gerçekle bağdaşmayan birtakım itham ve iftiralar da bulunmaları, peygamberleri yalancılıkla suçlamaları ve vahye, peygambere ve onun getirmiş olduğu dine inanmayı engellemek adına bir takım algı operasyonları ve manipülasyonlar ile gerçeği yalan, yalanı gerçek gibi gösterme çabaları olduğunu Kur'an-ı Kerim bize sıkça haber vermektedir. Yalan söyleme, bir hususun doğru olduğunu bildiği halde yalanla itham etme, olmayanı olmuş gibi söyleme ve iftira atma gibi özellikler Kur'an-ı Kerim'de, müşrik, kafir ve münafıkların, şirk ve inkar psikolojisinin bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mitomanyaklar, yani yalanı gerçek gibi söyleyen, söylediğinin yalan olduğunu bildiği halde yeni yalanlarla o yalanını destekleyerek insanları ona inandırmaya çalışanlar tarih boyunca bütün toplumlarda mevcuttur. Bu ahlâki hastalığa sahip insanlar, tarih boyunca hakkın, hakikatin, tevhid dininin ve o tevhid dinini tebliğ eden peygamberlerin karşısında olmuşlardır. Öyle ki Kur'an-ı Kerim'in anlatımıyla; gözlerinin önünde gerçekleşen, şahit oldukları, tecrübe ettikleri hadiseleri dahi yalanlama ve onu görmemezlikten, duymamazlıktan, bilmemezlikten gelerek kendi bildiklerini yapıp, hakikati inkar etmektedirler.
Her akşam devlet televizyonunda ana haber bülteninden sonra "Doğrusu Ne?" diye o günkü medya ve siyaset eksenli söylenilen yalanları tekzip etmek için spot programlar hazırlanılıyor olması bile bu toplum için utanılacak bir durumdur. Ancak buna sebep olanların hiç utanmadan, müteselsilen benzeri yalanları her gün katlayarak söylemeye devam etmeleri hem ahlaki bir zafiyet hem de psikolojik bir hastalıktır. Fakat daha büyük problem ve üzerinde düşünülmesi gereken ise gerçeği de bildiği halde tıpkı tarihte helak edilen kavim örneklerinde olduğu gibi toplumun belirli bir kesiminin bu mitomanyaklara prim vermesi, onların yalanlarına alkış tutup, yalanlarını doğru olarak kabul edip o yalanların peşinde koşmasıdır.
Yapılan devasa büyüklükteki Şehir Hastaneleri'nin bir bölümünü galiba mitomani hastalarına ve mitomanyakların peşinde koşup onlardan çare arayanlara ayırmak gerekiyor. Ya da toplumun farklı kesimlerini birbirine düşürecek şekilde yalan haber üreten medyaya, ilk haberden sonra üç-beş milyon TL ceza verip, tekrarlaması durumunda ilk cezanın karesi veya küpünü alarak tekrarlamak belki de caydırıcılık açısından önem arz edebilir. Utanmadan söylediği yalanlarla toplumu manipüle etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.