Dün Başbakanımız açıkladı, Mısır Müslüman katleden Katil Firavun Sisi'nin ardında İsrail varmış. Aslında İsrail Türkiye'den özür dileyince içimden, "demek ki İsrail Türkiye'den özür dilemekten daha büyük bir işe hazırlanıyor ki, özür diledi" diye geçirmiştim.
Her halde İran'a bu yıl saldıracak, diye düşünüyordum. Ama sonra anladık ki zaten İran ile aynı çizgideymiş, o kendinde daha büyük düşman olarak gördüğü gerçek Müslümanları hedef alacakmış.
Biliyorsunuz, Mısır'daki İhvan, Türkiye'deki ve dünyanın başka bölgelerindeki gibi mazlum Müslümanlardır. Arkalarında ne Mossad, ne KGB, ne CİA vardır.
Allah'a ve Rasülüne iman eden, aşırıya kaçmayan sıradan Müslümanlar.
Öyle anlaşılıyor ki İsrail'i asıl onlar korkutuyor.
Elkaide değil, Esed değil, Amerikan kuklası Arabistan değil, kendisini Şii Müslüman ilan ederek, başka Müslümanların arkasında namaz bile kılmayan İranlılar değil...
İsrail'in gerçek düşmanları, İhvan, sen, ben, Başbakanımız, Tunus'ta, Cezayir'de, Fas'ta, Suudi Arabistan'da, Suriye'de, Arakan'da, Bosna Hersek'te, Mali'de, Mısır'da, Gazze'de, hiç bir aşırılığı olmayan sıradan ve mütedil Müslümanlar.
Neden bunlara düşman? Biliyorki Rabbimiz bu Müslümanlarla birlikte, bu Müslümanlar gerçekten Rabbimize iman ediyor ve beyinlerini kimseye kiraya vermiyor.
Şimdi bu noktada mesele İsrail bize düşman ama biz üzerimize düşeni yapabilecek miyiz? Müslümanlar olarak çağın atraksiyonlarına karşı yeni politikalar geliştirerek, Müslüman kardeşlerimizi koruyabilecek miyiz?
Mesele aslında bu...
İsterseniz gerçekci bir şekilde tahliller yaparak yeni dünyada Müslümanların güçlü olmasını sağlayalım isterseniz, başka Müslümanlara küfürler edip, Başbakanımıza hakaretler edip, mitingler düzenleyip, adımıza kah cemaatci, kah tarikatçi, kah camiacı, kah partici diyelim ve oyuna gelmeye Müslümanlara düşman olmaya devam edelim.
- Müslümanlar gazetelerde arzu edilen satışı ve ilgiyi yakalayamamışlardır.
- Günceli çok iyi tahlil eden, toplumları etkileyen gazete yazarları çıkaramamışlardır.
- Bu çerçevede televizyon habercisi, programcısı da yetiştirilememiştir.
- Müslümanlar büyük prodüksiyon şirketleri, yapım şirketleri, reklam yapım şirketleri, sinema, dizi yapım şirketleri kuramamışlar, kurdukları cılız kalmış ve toplumda etkili olamamıştır.
- Toplumun izlediği bir televizyon programı yapılamamıştır.
- Müslümanların paralarıyla kurulan birçok kurum şimdi şahısların olmuştur ve bu kurumlar İslam’a hizmet yerine bazı (âdete baronlaşmış, zayıf karakterli insanlara) hizmet eder olmuştur.
- Müslümanlar eğitim kurumları kurmuştur ama parası olan okuyabilmektedir, bu okullar eğitime tam anlamıyla hizmet edememekte, adeta toplumumuza, paran kadar Müslüman olabilirsin, demektedirler.
- Şirketlerimiz cılızdır, küreselleşememiştir ve küresel markalar oluşturulamamıştır.
- Şirketlerimizde İslami metotlar değil, Avrupai metotlar geçerlidir, kendi ekonomik sistemimizi kuramamışız.
İçinde bulunduğumuz durum budur. Yahudilere hala küfür ediyoruz, çağ ne olursa olsun gerekeni yapamıyoruz, yıllarca yetiştirdiğimiz eğitimcilerimiz zenginlerin karşısında üç kuruş için el ovuşturuyor, birileri bu arada makamlara gelmiş, mevkilere gelmiş fakat hassasiyetlerini kaybetmişler.
Zina ülkemizde yasak değil, çocuklarımız internetin, televizyonun arzu ettiği şekilde büyüyor…
Bir değişen var birilerinin artık iyi bir makamı var ve bir başka büyük zatta lüks otomobillere binebiliyor.
Eğer bugün İsrail'e korku veren gerçek Müslümanlardan olacaksak bu yapıyı mutlaka değiştirmemiz gerekiyor.
Bu mitinglerle, bağırıp çağırmakla değişmez, bu gurudan, kibirden, benlikten arınarak gerçekten Allah Rızası için yaşamaya başlamakla değişir.
Mısırlı kardeşlerimiz şehit oluyor, Suriyeli kardeşlerimiz şehit oluyor ve bütün dünyadaki Mazlum Müslümanlar Türkiye'ye gözünü dikmiş acaba bize yardım ederler mi diye bekliyor.
Gerçekten yardım edebilir miyiz? Yoksa yine sadece hainlere küfür yapmakla mı yetineceğiz...