Geleceğe doğru atılan her adımın, geçmişte yürüyenlere borcu vardır. Bazı yollardan ikinci kez geçilmez. Bu yollar dünya kurulduğunda ve ilk insanlar yürümeye başladığında açılmış, hep ileri doğru akan yollardır. İnsanım diyen herkes bu yollara kendi gücünce bir mesafe katar ya da katmalıdır. Bu yollar, inançtır, kültürdür, medeniyettir, teknolojidir, ilimdir. Buraların seyyahları menzile ulaşmak gibi bir dert taşımazlar ama yoldan çıkmamanın, yolun üstünde kalmanın gayretini gösterirler. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Türkiye, kendi milli otomobilini yapmak için ilk adımını attı ve Gebze’de, Bilişim Vadisi’nde bu otomobiller halka ilk defa gösterildi ve tanıtımları yapıldı. Üretim yapılacak fabrikanın da Bursa Gemlik’te inşa edileceği ilan edildi. Bu güzel haber, 2019’dan, 2020’ye girerken geleceğe bir adım olarak görülebilir ve tam da öyle görülmelidir.
Ülkemizde son yıllarda güzel şeyler oluyor. Köprüler, tüneller, yollar olağan görülebilir. Ancak dev havaalanları, hızlı trenler, savunma sanayimizdeki atımlar, hastaneler, otomobil fabrikası gayreti vs. Bunlar gerçekten devasa adımlar. Bir ülke önce adaletin, sonra da akıllı çalışmaların üzerinde büyür, gelişir. Hamasi ilericilik, kuru medeniyet düşleri ve kof düşüncelerle değil, böylesi güçlü, planlı ve doğru adımlarla ülkeler ayakta durur. Elbette zor zamanlardan geçiyoruz, komşularımız perişan halde, dünya çalkalanıyor. Yüz yıl önce yapılan paylaşımlar yeniden gözden geçiriliyor. Güçlüler haktan uzak, hırs politikaları üretiyorlar. Zayıflar birlik olmaktan çok ayrışma siyasetine kurban gidiyorlar.
Bizim geçmişten gelen bir misyonumuz var. Karşımızdakiler ne kadar haktan, adaletten uzaklaşırlarsa uzaklaşsınlar, biz adil olmaya, mazlumun, mağdurun yanında yer almaya devam etmeliyiz. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Yemen’de ve adaletin bozulduğu her yerde Türk’ün işi var, mesuliyeti var, gölgesi var olmalıdır. İçimizde idrak etme kabiliyeti körelmiş olanlar olabilir. İçimizde vizyonu küçük kalmışlar olabilir. İçimizde hainler olabilir. Bunlar ne kadar ayak bağı olurlarsa olsun biz yolumuza devam etmeliyiz, edeceğiz. Bu sadece bizim varlık mücadelemiz değil, bu dünyada iyiliğin, güzelliğin ve de hakikatin ayakta durması için de gereklidir.
Tekrar otomobil konusuna dönelim. Bu harika girişime gayret gösteren, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan olmak üzere bütün çaba sahiplerine teşekkür ederim. Bu sunum programını televizyondan büyük bir gururla, içimde hiçbir parti bayrağı sallanmadan ay yıldızlı al bayrağımızın dalgalanışıyla izledim. Araçlar daha yola çıkmadan, gönlümüzdeki yollarda dağları aştı, geçti. Her modeli, her rengi ayrı bir gururum oldu. Bu programda otomobillerin isminin de açıklanacağını düşünüyor ve merak ediyordum. Ama böyle bir şey olmadı. Olabilir, sonra da açıklanabilir, bunda bir beis yok. İsim açıklamayınca ben de kendimce düşünmeye başladım, acaba ne olabilir diye. Birçok isim geçti aklımdan ama bir tanesinin sanki tam uygun olacağına karar verdim. Eğer yasal olarak da bir sakıncası yoksa, milli otomobilimizin adı TULPAR olsun.
Tulpar nedir önce onu açıklayalım. Tulpar, Türk mitolojisinde yer alan kanatlı at figürü. Eski Türklerde soylu, güçlü ve hızlı atlara tulpar adı veriliyormuş. Düşmanların üzerine öyle hızlı akın ediyorlarmış ki, karşılarındaki düşman: “şimşek gibi çaktılar, yıldırım gibi çarptılar ve gittiler nasıl olduğunu anlayamadık” diyorlarmış. Türk Mitolojisinde evren üç dünyadan oluşur: Üst Dünya (Gök), Orta Dünya (Yer) ve Alt Dünya (Yer Altı). Bu üç dünyanın varlıkları birbirinden farklıdır. Yer altında (Alt Dünya) sürüngenler, yani karanlık ve kötülük; yeryüzünde (Orta Dünya) dört ve iki ayaklı hayvanlar, insanlar ve bitkiler; gökyüzü ve ötesinde (Üst Dünya) ise kanatlılar ve kutsal varlıklar bulunur. Bu nedenledir ki genellikle efsanelerde üst dünyadakiler orta dünyaya kuş kılığında, alt dünyadakiler ise yılan kılığında gelirler. Bazen farklı dünyalara ait varlıkların kombine edildiği, farklı dünyalara ait fiziksel özelliklerin bir bedende birleştiği görülmektedir. Türk Mitolojisinde önemli bir yeri olan kanatlı at “Tulpar” da bunlardan biridir. “Tulpar”ın Yunan Mitolojisindeki karşılığı “Pegasus”tur. Kanatlarının olması, gökyüzünden gelmesi, insanlara yardım ederek onları kurtarması gibi özelliklerinden dolayı üst dünyaya ait olduğu ileri sürülür. Bununla birlikte aslında üç dünyada da rastlanan bir varlıktır at. Üst dünyada kanatlı Tulpar, orta dünyada bildiğimiz bozkır atı, alt dünyada ise yarı yılan vücutlu olarak karşımıza çıkar. Atlar, antik dönemlerden beri özellikle göçebe toplumlarda insanların en sadık ve en güvenilir dostu olmuştur. Kutsal varlıklar olarak görülmüş ve onlara efsanelerde, masallarda hep olağanüstü özellikler verilmiştir. Tulpar da üstün özelliklere sahip efsanevi bir varlık olarak Türk Mitolojisinde yerini almıştır. Tulpar’ın kanatları görünmez. Kanatları biri tarafından görülecek olursa Tulpar’ın ortadan kaybolacağına inanılır.
Evet benim milli otomobilimize isim önerim TULPAR’dır.
Sevgiyle kalın.