Ülkemiz yavaş yavaş 2015 Genel Seçimi sathı mailine giriyor. Milletvekilliği konusu kamuoyu tarafından tartışılmaya başlandı. Meselenin gündemimize girmesi kadar tabii bir şey de yok. Fakat tartışılma biçimi olması gerektiği gibi değil. Bu ‘kamuoyu’ milleti ne kadar temsil ediyor, tartışmalı.
Son günlerde bir ‘vekil-toto’ merakı var ki, dillere destan. Kimler güvenli bir sırayı ‘garantilemiş’, kimler hala çaba sarf ediyormuş? Rivayetler muhtelif. Maşallah medya birilerini ‘siliyor’, birilerini ‘karalıyor’, birilerini de ‘parlatıyor’. Ellerinde fırça, adeta beyinlerimizi dizayn ediyorlar. Medya konuyu doğru şekilde tartışmıyor. Geçtiğimiz günlerde Hayrettin Atak kardeşimiz bunlarla seviyeli bir şekilde ‘dalgasını’ geçti. Sanki parti yetkililerinin işi, gücü yok da gazetecilere kimin yerinin garanti, kimin şansının olmadığını ‘fısıldıyorlar’. Bunları ‘kamuoyu oluşturma’ faaliyetleri olarak nitelendiriyorum. İtibar etmiyorum.
Peki, meseleye nasıl yaklaşmalıyız? Doğru yöntem nedir? Biz ilkelere bakmalıyız. Hatırlayalım: ‘Büyük insanlar düşünceleri, küçükler kişileri tartışır’. Biz milletvekili olmak isteyen şahısların hangi niteliklere sahip olmaları gerektiğine yoğunlaşalım. Kanaatimce adayların üç temel konudaki özelliklerine bakmak lazım; bu ‘Yeni Türkiye’ fikrine daha uygun: Temel değerler, ilişkiler ve iletişim, bilgi - görgü. Kriterlerimiz daha çok muhafazakâr partiler için geçerli, yani merkez-sağda konumlananlar.
Partilere başvuran aday adaylarının bu ilkeler bakımından ‘puanlanması’ gerekir diye düşünüyorum. Kim daha fazla puan alırsa o, listede daha üst sıralarda olmalı. Bu belki fazla idealist bir yaklaşım, ama eğer ‘en iyiyi’ istiyorsak idealizm en doğrusu. Adayların genel duruşları, asgari standartları sağlamalı. Bir başka ifadeyle aday, genel görünüş itibariyle şaibesiz, nitelikli, halka güvenen ve ilkeli olmalı. Aldığını vermeyen - verdiğini almayan, sorumsuz, emanete hıyanet eden, yalan söyleyen, güvenilmez, ‘karanlık’ tipler bu yarışı baştan kaybetmeli. Bunlar ön şartlar; bu aşamayı geçemeyen ikinci aşamaya, puanlamaya yükselememeli.
Önce adaylık için genel ilkelerimiz: ‘Yeni Türkiye’ idealine uygun; her biri ‘bakan olabilecek’ nitelikleri haiz; genel duruşunda problemi bulunmayan; koltuğu ‘emanet’ olarak gören.
Puanlamada her bir başlıkta en az yüzde elli, ortalamada ise 75 puan alma şartı bulunmalıdır. Belli özellikleriyle uluslararası seviyede ‘temayüz etmiş’, ‘çığır açmış’ insanlar değerlendirme dışında tutulabilir, ama genel kural olarak herkes bu şartları asgari seviyede taşımalıdır.
Temel insani ve inanç değerleri aslında adayların nitelikleriyle alakalıdır; genel insani olgunluk seviyesini ifade eder. ‘Değer’siz olmaz. Olmazsa-olmaz özelliklerdir. Olmadığı zaman ‘manevi’ unsur eksik kalır. Sadece bu özellik de yetmez; ‘Camiye imam’ aramıyoruz. İlişkiler ve iletişim adayların toplumu ve değerlerini tanıyıp, tanımadıklarıyla alakalı boyuttur. Asosyal, içine kapanık insanlardan vekil olmaz. Sadece bu özelliğe sahip olanlarsa, ‘göz boyayıcı’, ‘aşırı sempatik’, ‘şarlatanlardır’. Bilgi ve tecrübe boyutu vekâlet müessesesinde başarı şansını etkileyen temel özellikleri kapsar. Siyasette başarılı olabilmek için mutlaka bu boyuta ağırlık vermek gerekir. Lakin diğer özellikler olmadan, sadece bilgi ve tecrübe belki fazla teorik, fazla soyut ve fazla oportünist olur. Bu nedenle üç özellik belli bir kıvamda olduğunda başarı sansı daha fazla olacağından, vekiller asılların iradelerine daha uyumlu hareket edeceklerdir.
Adaylık kriterlerim ve puanlamam şu şekilde:
TEMEL DEĞERLER | PUAN |
Hak ve adalet bilinci | 4 |
Düzgün aile hayatı | 3 |
Dürüstlük, sadakat | 3 |
Cömertlik, tevazu | 3 |
Affetme, hoşgörü | 3 |
Empati kurabilme | 3 |
Merhamet duygusu | 3 |
Ahlaki olgunluk | 3 |
Sevgi, saygı | 3 |
Sempatiklik | 3 |
Sağlam karakter sahibi olma | 3 |
TOPLAM | 34 |
İLİŞKİLER, İLETİŞİM | PUAN |
Sivil toplum | 3 |
‘Derin’ millet | 3 |
Özel sektör | 3 |
Devleti tanıma | 3 |
Bürokrasiyi bilme | 3 |
Ülkeyi tanıma | 3 |
Yurtdışı tecrübesi | 3 |
Geniş halk kitlelerine ulaşım | 3 |
Medya ile ilişkiler | 3 |
Diğer kültürleri tanıma ve saygı | 3 |
İlişki kurabilme yeteneği | 3 |
TOPLAM | 33 |
BİLGİ VE GÖRGÜ | PUAN |
Yabancı dil bilgisi | 3 |
Yükseköğrenim görme | 3 |
Vizyon sahibi olma | 3 |
Bilgi Teknolojilerini kullanım | 3 |
Hukuk ve devlet bilgisi | 3 |
Alanında mükemmeliyet | 3 |
Analitik düşünme yeteneği | 3 |
Dirayetli karar verme, uygulama | 3 |
Kriz, zaman, algı yönetimi | 3 |
Gelişme, değişime yatkınlık | 3 |
Siyaset tecrübesi | 3 |
TOPLAM | 33 |
Yukarıda sıraladığımız kriterlere ve puanlara itiraz edenler olabilir; eksik bulanlar da. Belki de fazla teorik? Bir gösterge olsun diye bu şekilde puan verdik, gerçekte daha farklı değerlendirme yapılabilirdi. Peki, partilerin bu türden kıstasları olmalı mı? Bu ilkeler bizler, yani seçmenler açısından değerlendirme imkânı sunduğu için de aslında çok önemli. Siyasi partileri ve adaylarını bu ölçütler açısından değerlendirme imkânımız bulunuyor. ‘Halep oradaysa, arşın burada’.
Milleti muhatap almayan, seçmeni küçümseyen, sivil toplumdan, özel sektörden, en önemlisi devletten, milletten habersiz, hukuku bilmeyen bir kişi vekilimiz olmalı mı? Ya da bilgisiz, görgüsüz, ufuksuz, vizyonsuz, tecrübesiz, çapsız, kendi mesleğinde bile başarısız bir ‘loser’ yani ‘kaybeden’ biri vekilimiz olsun, bizi temsil etsin mi? İnançsız, değersiz, kendini beğenmiş, anlayışsız, dar görüşlü, ahlaksız, erdemsiz, emanete ihanet eden, kavgacı, entrikacı, huysuz, yalancı bir vekilimiz olsun mu? Böyle insanları kendi işyerimizde çalıştırır, onlara malımızı ve istikbalimizi emanet eder miyiz?
Bizim bu dönemde bunları tartışıyor olmamız gerekmez mi? İlkelere, yönteme önem vermemiz daha iyi olmaz mı? Milletin ‘gözü-kulağı’ olması gerekenler niçin ‘oyuncak’, ‘maşa’, niçin birilerine karşı ‘hırçın’, birilerine karşı aşırı ‘merhametli’, bazılarına karşı ‘şedid’, diğerlerine karşı ‘acımasız’? Nerede kaldı hak ve adalet? Nerede ilke?
Şimdi ilkeleri tartışmazsak, sonra dövünmeye, itiraza ve şikâyete hakkımız olmaz. Yukarıdaki kriterlerin hangisinden vazgeçebiliriz? Hepsi önemli. Bu nedenle adaylarda hepsinden makul seviyede bulunmalı. Burada en hayati soru şu: Biz kimin, hangi özelliklere sahip olduğunu nereden bileceğiz? Bu konuda nasıl emin olacağız? Onu da siyasi partiler, karar vericiler düşünsün. Bilmek için bilimsel birtakım değerlendirme yöntemleri, farklı bilgi edinme yolları mevcut. Bu konuda ben, ‘derin milletin’ ‘derin irfanına’ güvenmek gerekir’ diyorum.
Konuyu daha fazla tartışmamız gerekir. Zira sonuçlar sadece önümüzdeki dört yılı değil, yeni nesilleri de etkileyecek de ondan...