Millet İttifakı’ndaki çarpıklık ve uyuşmazlık konusunda uzunca süredir ifade ettiğimiz görüşlerimize benzer bir değerlendirme Ahmet Davutoğlu tarafından da dillendirildi. İttifak ve koalisyon düşüncesi hilafına var olan yapılanmanın bu haliyle sürdürülmesi mümkün olmadığı gibi seçimlerde netice alma ihtimalleri de bulunmuyor.
Bu İttifak ilk ve önemli sınavını 2019 yerel seçimlerinde verdi. Kritik iller olan Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerde başarı elde ettiler. Büyükşehirlerdeki başarı diğer şehirlerde gerçekleşmedi.
2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir fiyasko durumu ortaya çıkmıştı. Ancak aynı dönemdeki genel seçimlerde, belli bir birliktelik sergileyerek, HDP’yi desteklediler; SP’li adayları kendi listelerinden Meclise soktular.
Davutoğlu birbirine benzemeyen İttifak üyelerinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarı yakalayamayacaklarına, ‘Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin’ düşüncesinin yanlışlığına vurgu yapıyor. Bu fikrin toplumda karşılığının bulunmadığına inanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aile fertleri üzerinden, özellikle damadı ve kızı üzerinden yüklenerek görevden uzaklaştırmak mümkün değil. Olaya damatlar da karıştırılacaksa, siyasete girmeyen ama devlete ve millete SİHA’lar yaparak hizmet eden diğer damadı neden değerlendirmeye katmıyorlar?
Aile fertleri sadece bir araç ve bahane; Cumhurbaşkanını yıpratamayanlar onlara saldırıyorlar.
Eski başbakan Ak Parti’yi ve seçmenini yakından tanıyor. Seçmenin sadakatinden emin. Buna karşın Cumhurbaşkanının seçmene hiçbir zaman ihanetinin olmadığını; onları yüzüstü bırakmadığını biliyor. 15 Temmuz gecesi de dahil olmak üzere, her vesileyle hainlere meydan okuyan bir liderin millete verdiği sözleri tutma konusundaki kararlılığı malum.
Millet İttifakı’nı oluşturan partiler arasındaki uyuşmazlık Bremen Mızıkacıları’nı fersah fersah gerilerde bırakacak seviyelerde. Her biri ayrı telden çalıyor; farklı önceliklerle hareket ediyor.
Buna karşın, İttifak üyesi partilerden iri olanların skandalları hiç bitmiyor. Bugün CHP, yarın İP, her zaman da HDP. Durmadan problem üretiyorlar. Bu problemleri izah görevi ise küçüklere düşüyor. CHP’li bir densizin dine ve dini değerlere karşı açıklamasını SP, İP’li bir ahlaksızın şehit yakınlarına karşı tutumunu GP, HDP’lininkini ise hepsi göğüsleyip, savunmak zorunda bırakılıyor.
Tek ortak noktaları ‘Erdoğan gitsin’ olan bu partiler bugün olmazsa yarın, daha da olmazsa ertesi gün kavga edecekler. Diyelim ki, Erdoğan gitti. Ne olacağına dair bir plan, program ve hazırlıkları olmadıklarını herkes görüyor.
Öte yandan, 20 yıldır istikrarlı biçimde ülkeyi yöneten, ekonomiyi uçuran, toplumu geliştiren ve uluslararası sistemdeki yerini dikkat çekici boyutlara taşıyan bir parti ve liderini tüm toplum yakından izliyor. Gayretini görüyor. Samimiyetinin farkında.
Seçmen bu durumda denenmişi bir kenara bırakarak hiç de iyi bir görüntü ortaya koyamayan bir ‘benzemezler birlikteliğini’ neden tercih etsin?
Ayrıca, İttifak’ta GP ve DEVA partililer Ak Parti’de dikiş tutturamayan, uyuşmazlık gösteren siyasilerden oluşuyorlar. Orada başarılı olamamışlarsa İttifak’ta niçin uyumlu hareket etsinler?
Davutoğlu’nun taleplerinin uygulanabilirliği düşük olsa da İttifak’taki aksayan yönleri tespit edebilmiş olması açısından önemli. ‘Tüm partiler eşit ağırlığa sahip olsun’, ‘seçimden sonra parti liderleri cumhurbaşkanı yardımcısı olsun’ türü değerlendirmeler sağlıklı değil, ama ileride çıkabilecek arızaları gösteriyor.
Peki, Millet İttifakı kendi içinde bir değerlendirme yapıp, tüm katılımcı partileri uyumlu biçimde bir araya getirebilir mi?
Mümkün görünmüyor: CHP, İP ve HDP uyuşmacı kültüre sahip değiller. Her biri kendisini önemsiyor, İttifak’ın gölgesine bakıp, kendi gölgesi zannediyor.
Görünen o ki, GP, DEVA, YRP gibi partiler ya kendileri üçüncü bir ittifak oluşturacaklar, ya Cumhur İttifakı ile birlikte olacaklar ya da Millet İttifakı’na dâhil olmaları nedeniyle ilk seçimlerinden sonra kaybolup gidecekler.