ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde geçenlerde Washington’un Suriye politikası konulu özel bir oturum düzenledi.
Oturuma katılan “Mezarcı” lakaplı Suriyeli, Şam Belediyesi’nde çalıştığı sırada rejimin hapishanelerinde işkenceden ölenlerin gömülmesinde görev aldığını söyleyerek, şahit olduğu savaş suçlarını ve korkunç manzaraları anlattı.
2011’de rejimin istihbarat görevlileri tarafından gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülen insanların gömülmesiyle görevlendirildiğini ve her hafta kendilerine pikaplarla 300 ila 600 arası ölü getirildiğini, Suriye halkının bugün de risk altında olduğunu söyledi.
Tüyler ürpertici manzaralara tanık olan Suriyeli mezarcı, işkence gören pek çok çocuğu gömdüğünü, kazılan çukura atılanlar arasında bebeğini göğsünde tutan bir annenin de olduğunu itiraf etti.
“6-7 yaşlarında küçük bir kızın cesedi gelmişti. Küçük cansız bedeninde korkunç işkence belirtileri vardı. Doktor, çocuğun korkunç bir şekilde tecavüze uğradığı için hayatını kaybettiğini söyledi” dedi.
Bir gün birkaç yüz ölünün ve parçalanmış cesetlerin getirildiğini ve önlerine boşaltıldığını, cesetler arasındaki bir kişinin hareket etmesi ve yaşadığının anlaşılması üzerine istihbarat subayının buldozer sürücüsüne söz konusu kişiyi ezmesini emrettiğini aktardı.
Suriyeli mezarcının ABD’li senatörlere anlattıkları ilk kez duyulan şeyler değil.
Daha önce de “Caesar” kod adlı bir askeri polis Suriye’de rejim tarafından işlenen savaş suçlarını ve işkenceyi belgeleyen çok sayıda fotoğrafı kamuoyuna sızdırmıştı.
Esed rejimine bağlı askeri birlikler tarafından işkenceyle ve aç bırakılarak öldürülen rejim muhaliflerinin fotoğraflarını çekmekle görevli askeri polis, 11 bin kurbana ait 55 bin fotoğrafla Suriye’den kaçmış, Anadolu Ajansı da söz konusu fotoğrafları dünyaya duyurmuştu.
Mezhepçi Esed rejiminin vahşetiyle ilgili o kadar çok şey yayınlandı ki artık gizli saklı hiçbir şey kalmadı.
Binlerce fotoğraf karesi, video kaydı ve canlı tanıkların şahitlikleri…
Fakat tüm o kanıtlara rağmen uluslararası toplum Suriye rejiminin vahşeti karşısında hâlâ sessiz.
Suriye’de rejim ve müttefikleri tarafından gerçekleştirilen katliamlarda ABD’nin de rolü var.
Muhaliflere gelişmiş silahlar verilmesini engelleyen ve rejimin işbirlikçisi PKK/YPG terör örgütüne tırlar dolusu silah gönderirken Suriye halkını rejim güçleri, Şii milisler, Rusya ve İran askerleri karşısında savunmasız bırakan Washington, mezarcıyı ABD Senatosu’nda konuşturarak sorumluluğu üzerinden atamaz.
İsrail geçenlerde Şam Havaalanı’na saldırı düzenledi ve uluslararası havaalanı saldırıda büyük hasar gördü.
Güçleri ancak masum halka yeten Esed rejimi ve müttefiklerinin tek yaptığı ise İsrail’in hava saldırısını kınamak oldu.
İsrail savaş uçakları Suriye hava sahasında hiçbir engelle karşılaşmadan uçuyor ve istediği yeri bombalıyor.
Karşılığında Suriye rejimi ordusu İsrail’e tek bir kurşun dahi atamıyor.
Sonra Beşşar el-Esed çıkıp terör örgütüne operasyon düzenleme hazırlığındaki Türkiye’yi tehdit etmeye kalkışıyor.
Türkiye Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG’ye ait terör yuvalarını dağıtmak için askeri operasyon gerçekleştirirse bu “işgal” sayılacakmış ve ilk etapta bir halk direnişi olacakmış.
Suriye rejimi ordusunun konumlandığı yerlerde askeri koşulların doğrudan karşı karşıya getirdiği durumlarda da Türk ordusuna karşılık vereceklermiş.
Bu dediğini yapmanın Russia Today (RT) ekranlarından tehdit savurmak kadar kolay olmadığını eminim ki Beşşar el-Esed de biliyor.