Mevlânâ’yı Anma Törenlerinin ardından-I

Prof. Dr. Hülya Küçük
Batı’da Sufizm’in farklı bir vechi olarak İbrahim Gamard’ın İhtidâ Hikâyesi
 
Evet, bütün dünyayı Konya’ya çeken büyük bir sûfiyi anma günlerini geride bıraktık yine... Elimizde ne kaldı? Gönlümüzde ne kaldı? Bilemiyoruz; insandan insana değişir ama benim elimde, çok farklı bir Mevlevî’nin hikâyesi kaldı. Onun hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
 Batı’da Sufizm/Tasavvuf hakkında hemen herkes az veya çok bir şeyler bilir. Bunların çoğu yanlıştır. En yaygın olarak bilinen yanlış ise, Batı’da tasavvufun İslam’a hizmet etmekten çok “evrensel bir din anlayışına” hizmet ettiğidir.  Acaba gerçekten öyle mi? Belki de öyledir ama bunun istisnası olan durumlar da çoktur. Dr. İbrahim Gamard’ın hikâyesi bunun göstergelerinden birisidir. Gelin bunu kendi dilinden dinleyelim.
 
BENİM İHTİDÂ HİKÂYEM
 
İbrahim Gamard, Şubat 2020 
 
1947’de Amerika Birleşik Devletlerin’de doğdum ve Hristiyan olarak büyüdüm. Annem beni her pazar kiliseye götürürdü. Fakat bütün hatırladığım sevdiğim bir müzikti. 16 yaşında, kilisenin Hristiyanlık inançlarının bir listesini okudum, onların hiç birisine inanmadığımı fark ettim ve kiliseden ayrıldım. Hristiyanlıktan öğrendiğim en önemli şey ise İsa Peygamber’in duası olan ‘‘Benim bütün ruhum ile benimsediğim benim isteklerim değil ama sizin istekleriniz olacak, Tanrım.’’ Yıllar sonra, bunun İslam’ın temel dua ifadesi olduğunu fark ettim. Çünkü ‘‘İslam’’ teslimiyet” anlamına gelmektedir ve ‘‘Müslüman’’ Tanrı’nın takdirine boyun eğendir.
 
Üniversitede, Bir olan Tanrı’nın her yerde ve her zaman hazır olduğu mistik tecrübeye sahip oldum. Daha sonra, bütün dinlerin mistisizmi üzerine çalıştım. Devamında, Psikoloji ve bilincin ruhsal durumuna ilgi duymaya başladım. Nihayet, Psikoloji üzerine doktoramı tamamladım (1986) ve emekli olana kadar (2019) uzmanlık alanım olan bir psikolog oldum.
 
Henüz genç olduğum yıllarda, beni Kaliforniya’ya taşınmak için davet eden bir psikiyatrist ile tanıştım ve bir gruba katıldım. O psikoterapi ve meditasyonu birleştirmeye başlıyordu. Böylece, grupta eşimle tanıştım ve bir yıl sonra evlendik. Beni Kaliforniya’ya davet eden bu psikiyatrist, benim ilk manevî öğretmenimdi. Kendinin bir tür sûfî olduğunu düşünüyordu ve bazen gruba sûfî hikâyeleri okurdu ve bizden onları yorumlamamızı istiyordu. Yıllar sonra bu hikâyelerinin bazılarının Mevlânâ/ Rûmî’den olduğunu anladım.
 
Konuyla ilgili detaylar için bkz. Hülya KÜÇÜK, “Batı’da “Sufizm” Mes’elesine Toplu Bir Bakış”, Tasavvuf. 13 (2004), ss.231–263.
İbrahim Gamard’ın tarafımıza yaptığı uzun bir açıklamayı, son bölümünü, fazla detay olduğu için kısaltarak veriyoruz.
 
(Devam edecek)