Hz. Mevlânâ’nın 749. vuslat yıldönümü etkinlikleri sona erdi. Bu seneki şeb-i arûs törenlerinin ana teması, “Dostluk Vakti” idi. Bizler de 16-17 Aralık 2022 tarihlerinde Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi ve Mevlana Araştırmaları Enstitüsüyle birlikte Uluslararası Mevlana ve Dostluk Sempozyumu düzenledik. Yurt içinden ve yurt dışından birçok ilim adamı Hz. Mevlana’nın dostlukla ilgili görüşlerini değişik açılardan ele alarak tartıştılar. Sempozyum kitabı yayınlandığında dostlukla ilişkili bu bildirilerin ne kadar önemli olduğu görülecektir.
Günümüzde her şeyin gösteriş ve çıkar ilişkilerine indirgendiği bir çağda, en çok özlemi duyulan değerlerden birisi samimi dostluklardır. Maalesef hasbi bir temele oturması gereken dostluklar kaybedilmeye başlanmıştır. Dostluk, her inanç ve kültürde var olan insani bir değerdir. İnsanlık tarihinde birçok düşünce adamı bu konuyla ilgilenmiş, dostluğun insan hayatında yeri ve önemi konusunda konuşmuştur. İşte bu mütefekkir insanlardan birisi de Hz. Mevlânâ’dır. Nitekim Mevlânâ, eserlerinde tüm insanlığı; önce Allah’la dostluğa, sonra da Allah’la dost olanlarla dostluğa çağırmıştır.
Dost, sevilen, kendisine güvenilen, yakın olan, arkadaş ve gönüldaş gibi manalara gelir. Gerçek dost yâr olur, bâr olmaz. Hakiki dost, dostlarına yük olmadığı gibi, aksine dostlarının yükünü alan, paylaşan ve hafifleten kimsedir. Mevlana’ya göre dostluğun temelinde özveride bulunma, zor zamanda el uzatma, arama, sorma, kardeşlik, sözünde durma, katlanma, bağış ve affetme gibi değerlerle bütünleşme vardır. Bunları gündelik ilişkilere taşımayanlarla dost olmamak gerekir. Bu manada Mevlana gerçek ve sahte dostların özelliklerini şöyle belirtir: “Senin gamını/kederini hissetmeden, derdine uğramadan senden bir şey umana aldanma sakın; aldatıyor seni, yalan söylüyor sana/ Sevinç gününde bütün dünya dostundur; amma gam gecesi dost olanı kolay gösteremez kimse.” Bu mısralarda da görüldüğü gibi Mevlânâ’nın dostluk sınavının ölçüsü gam ve keder ânıdır. Gerçek dost, böyle zamanlarda belli olur. İyi günde herkes dost olur, esas olan gam ve kederlerin yoğunlaştığı zor ve kötü günlerde dost olabilmek ve dost kalabilmektir. Mevlânâ’ya göre yapılması gereken gerçek dostların adedini çoğaltmaktır. Bizler nasıl iyi gün dostu istiyorsak, o dostları çoğaltmak için da emek harcamalı ve alın teri dökmeliyiz. Mevlana bu çabayı: “Topluma dost ol; heykel yapan gibi taştan arkadaş yont” demek suretiyle anlatır. İnsan manevi ya da psikolojik bir sıkıntıya düştüğü zaman derdini insana anlattığı gibi duvara, aynaya, ağaca da anlatabilir. En azından itirafta bulunduğu için iç âleminde rahatlar. Esas olan gerçek insan dostlarıyla derdini paylaşmak ve acısını dindirmektir.
Sonuç olarak, insan, kendi kendine yeterli bir varlık değildir. İnsan sadece çocukluk ve ihtiyarlık çağında başkasına muhtaç olmaz, enerjik olduğu çağlarda da dostlarına muhtaçtır. Çünkü insan içtimâî bir varlıktır. Her yaşta gönlünü açacağı, görüş ve düşüncelerine başvuracağı, kendisinin dert ortağı olacağı Hak dostlarına ihtiyacı vardır. Hangi statü ve konumda olunursa olsun, dostlar konusunda müstağni davranılmamalıdır. Dostlukların samimi işletildiği bir toplumda huzur, refah ve barış kendisini gösterir. Birbirinin derdine çare olan, yükünü alan ve dert ortağı olan dostlukların yaşandığı cemiyetlerde psikiyatri ve psikolog gibi uzmanlara olan ihtiyaç da alabildiğine azalır.
Tekrar Hz. Mevlânâ’yı Hakk’a vuslatının 749. Yıldönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz. Rabbimiz bu toprakları irfan ehlinden mahrum etmesin!...