Mevlana Amerikalı olsaydı eğer!

Seyfullah Koyuncu
Dün, İranlı yönetmen Hasan Fethi’nin, Mevlana’nın hayatını konu alan bir film çekeceği şeklinde bir haber düştü ajanslara. Ferhat Tevhidi ve Hasan Fethi’nin kaleme aldığı Mevlana hakkındaki filmin “Aşk Sarhoşu” adıyla ekrana geleceği belirtilirken, oyuncuların İran ve Türkiye’den olacağı açıklandı.
 
Filmin çekimleri Konya’da yapılacak. İran medyasında yer alan habere göre, Şems’i Tebriz’i‘yi İranlı meşhur oyuncu Şahab Hüseyni oynayacak. Mevlana’yı kimin canlandıracağı ise yakın zamanda belli olacak.
 
Böylece Mevlana’yla ilgili bugüne kadar bizim yapamadığımızı İranlılar yapmış olacak…
 
İran sineması, dış dünyaya anlatmak istediği ne varsa bütün değerlerini, bir dış politikacıdan çok daha iyi anlatabilecek bir malzeme olarak kullanıyor sinemayı.
 
Bunun örneklerini yakın tarihte ‘Hz. Muhammed’ filmiyle görmüştük zaten.  Hz. Muhammed’in hayatının anlatıldığı filmde, Hz. Ömer’den hiç bahsedilmemişti mesela. Şia motifler alabildiğine ağır basıyordu anlayacağınız… Yine Peygamberlik mucizeleri canlandırılırken, sakat birkaç kare daha gözümüze sokulmuştu.
 
 
Hz. Muhammed’in hayatını merak eden bir Hristiyan’ın, o filmi izledikten sonra neler düşüneceğini az çok tahmin ediyorum… Biz boğazdaki yalılarda aşk dizileri çekerken olmuştu tüm bunlar… Evet dizi sektöründe belki de ABD’den sonra en güçlü ülkeyiz ama sinema sektöründe hiç yokuz. Dahası, dizilerimizde de bizim değerlerimiz, bizim kültürümüz neredeyse hiç yok.
 
Türkiye’yi ömründe hiç görmemiş bir yabancı, hepimizi asmalı konaklarda aşk entrikaları çeviriyor zannedebilir… Bir şeyleri çağa uydurmak ve çağın içinde anlatmak istediklerinizi bu çağın enstrümanlarını kullanarak, kendi inanç sistemimizle anlatabilmek çok önemli. Ama ne yazık ki biz bunu asla başaramıyoruz…
 
Dünya sinema tarihine baktığımız zaman İslam ülkelerinin sinema gibi etkili bir silahı kullanmaktan ne kadar uzak olduğunu her fırsatta görüyoruz. ‘Çağrı’ filminin dünyada oluşturduğu etkiyi bir kenara bırakırsak, dişe dokunur bir tane İslami figürlerle bezenmiş film yok…
 
‘Rumi’ dediğiniz zaman bütün dünyanın her yerinde akan sular duruyor. Bu topraklarda yaşamış, bu topraklara maya bırakmış... İster beğenin, ister eleştirin; onun felsefesini bilerek ya da bilmeyerek kendine ilke edinmiş bir sürü dünya insanı var.
 
Ve biz bu topraklarda hala bir Mevlana filmi yapmamış olmanın ayıbını taşımalıyız…
 
Halbuki, bizim Anadolu'da yaşanan İslam, Ortadoğu'da yaşanan İslam’dan çok daha değerli ve saf. ‘Kocakarı imanı’ derler ya, bir yönüyle de öyle. Değerlerine sıkı sıkıya bağlı… Dolayısıyla İslam'ın dış dünyaya doğru anlatılması ve İslamafobinin ortadan kalkmasını sağlayacak coğrafya Ortadoğu değil, Anadolu…
 
Ve biz Anadolu'daki, kendi dinimiz içindeki inanç farklılıklarıyla Alevisi Sünnisi ne olursa olsun bütün bu mozaiğin bir arada olduğu ülkeyiz. İslamı ve İslamın günümüze uyan, insanı seven ve insanı kavrayan, insana güzel şeyler söyleyen yanını, bu coğrafyanın insanları olarak çok daha iyi anlatabiliriz.
 
Ne İranlılar gibi Hz. Ömer’i yok sayarız ne de Peygamber Efendimizi putlaştırırız…
Bizim elimizde üzeri tozlanmış, kıymeti bilinmeyen o kadar çok hazine var ki... Bu değere önce toplum sahip çıkacak daha sonra sivil toplum kuruluşları, bürokrasi, üniversiteler, sanat dünyası sahip çıkacak. Ne yazık ki Mevlana konusunda da sınıfta kaldık her zamanki gibi…
 
2016 yılında Hollywood’un Mevlana hakkında film yapacağı ve Mevlana’yı Leonardo DiCaprio’nun, Şems’i Tebriz’i‘yi de Robert John Downey’in oynayacağı duyurulmuş ancak filmin çekimlerine başlanmamıştı. O gün de aynı şeyi düşünmüştüm…
 
Düşünsenize, ayda bilmem kaç bin tane mankenle aynı karede poz veren Leonardo DiCaprio, dünyanın en fazla tanınan İslami figürlerinden biri olan Hz. Mevlana’yı canlandıracak… Ve daha da önemlisi, olaylar Hristiyan Amerikalıların dünyasına göre yorumlanacak…
 
Yok, yok biz bilmiyoruz bu işi. Eğer Mevlana Amerikalı olsaydı şimdi Süperman’den daha popülerdi, Steven Spielberg Nasrettin Hoca diye bir kitap yazsaydı, çocukların okul çantasında, bebeklerin tulumlarında Mickey Mouse değil Nasreddin Hoca figürü olurdu.
 
Kalın sağlıcakla…