Müşrikler Hz. Peygamber’e (sav), “Yâ Muhammed! Rabbini bize tanıt.” dediler. Bunun üzerine Allah Tebâreke ve Teâlâ İhlâs süresini indirdi: “De ki, O Allah tektir, Allah Samed’dir. (O hiçbir şeye muhtaç değildir ama bütün varlıklar O’na muhtaçtır.) O, doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.” (Hadis-i Şerif)
Bugün bir nebze olsa da Rabbimizi tanımaya çalışacağız. Biliyoruz denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yine de onu tam tanıyamayız. Çünkü nasıl gözümüzün bir görme sınırı varsa, kulağımızın bir duyma desibeli varsa, aklımızın da bir sınırı vardır ve sınırlı bir akılla aşkın olan anlaşılamaz. Ama şunu da biliyoruz bize bu aklı bahşeden Rabbimiz kendini bize anlayabileceğimiz en güzel şekilde anlatmıştır.
***
İnsanoğlu her zaman da ve her mekân da Yüce Yaratıcı’nın zatını ve mahiyetini merak etmiştir. Ayetlerin ve hadislerin bize aktardığı mananın dışına çıkmaya çalışmış, her zaman sorgulamış daha fazla zatı ve mahiyeti hakkında bilgi edinmek istemiştir. Sevgili Peygamberimiz (sav), bu konuda ashâbını uyarmış ve böylesi sorulara muhatap olduklarında, “Allah birdir, hiçbir şeye muhtaç değildir, fakat her şey O’na muhtaçtır, O doğurmamış ve doğmamıştır. O’nun bir dengi de yoktur.” demelerini istemiş, sonra da bu sorularla zihinlerini meşgul eden şeytandan,“Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm” diyerek Allah’a sığınmalarını emretmiştir.
Her asırda olduğu gibi o asırda da anlamsız/manasız/amaçsız sorular sorulmuştur. Mesela bir gün bir bedevi Ebû Hureyre’ye(ra) gelerek “Allah bizi yarattı, peki Allah’ı kim yarattı?” diye sormuştur. Bu soru asırlardan beri sorulur. En başta soru yanlış bir sorudur ve yanlış soruların doğru cevabı bulunmaz. Sorunun yanlışlığı da soran kişinin Allah anlayışının yanlış olduğudur. Çünkü ezel ve ebedi olan hiçbir şeye muhtaç olmayan bir Allah için bu tür sorular sorulamaz.
Nitekim Ebu Hureyre(ra) da soru karşısında ‘Allah tektir ve Samed’dir. O doğurmadı ve doğmadı. Hiçbir şey O’na denk değildir.” açıklamasını yapmıştır
***
Rabbimizin nerede olduğuna binaen o asırda sorulduğu gibi günümüzde de benzer sorular sorulur. Bir gün bir bedevî Hz. Peygamber’e gelerek “Rabbimiz bize yakın mıdır; O’na gizlice mi seslenelim? Yoksa uzak mıdır; O’na bağırarak mı seslenelim?” diye sormuş, bunun üzerine Cenâb-ı Zü’l-Celâl, “Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara), ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde ona karşılık veririm.” diyerek mukabelede bulunmuştur. “Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.’’ “Biz insana şah damarından daha yakınız.”gibi ayetlerde de Mevla bizi her zaman görüp kolladığını belli etmiştir.
***
Yazımı Resulullah(sav) mümin bilincinde oluşturmaya çalıştığı Allah tasavvurunu anlatan gece okumamızı tavsiye ettiği hadisle bitiriyorum;
Allah’ım! Göklerin ve yerlerin Rabbi! Rabbimiz, her şeyin Rabbi! Tane ve çekirdeği çatlatıp yaran! Tevrat, İncil ve Kur’an’ı indiren! Her türlü kötülük sahibinin şerrinden sana sığınırım. Onu perçeminden tutan (kudreti altında bulunduran) sensin. Sen Evvel’sin, senden önce hiçbir şey yoktur. Sen Âhir’sin, senden sonra da hiçbir şey olmayacaktır. Zâhir (varlığı delillerle apaçık olan) sensin, varlığı seninkinden daha aşikâr hiçbir şey yoktur. Bâtın (mahiyeti idrak edilemeyen, zâtı insanlar için gizli olan) sensin. Senin mahiyetinden daha gizli olan hiçbir şey yoktur.