Soru: Mescid-i Nebevi ile sair mescidlerdeki i’tikâflar arasında fark var mıdır?
Cevap: Mescid-i Nebevi’de itikâf ile sair mescidlerdeki itikaflar arasında şeklen bir fark yoktur. Bir başka mescidde nasıl itikâfa giriyorsak, Mescid-i Nebevi’de aynı şekilde gireriz. Bu itikaflar şekil olarak birbirinin aynısıdır. Ama fazilet farkı olduğu muhakkaktır. Çünkü ibadet fazileti bakımından birinci sırada Mekke’deki Mescid-i Haram, ikinci sırada Medine’deki Mescid-i Nebevi ve üçüncü sırada Kudüs’teki Mescid-i Aksa gelir. Bundan sonraki mescidler fazilet olarak aynıdır. Mekke’de Harem denilen sınırlar içerisindeki mescidlerin Mescid-i Haram hükmünde olduğu da söylenmektedir. Bu görüşün delilelere uygun ve doğru olduğunu söyleyebiliriz. Mescidlerdeki itikâfların fazilet açısından farkları bu sıraya göre tesbit edilebilir. İmam-ı Malik birinci sırada Medine’deki Mescid-i Nebevî’nin olduğunu söyler. Çünkü Peygamberimiz orada yatmaktadır. Peygamberimiz a.s ise fazilette hepsinden üsttedir. Mescid-i Nebevi’de itikâfa giren kişi, orada Efendimizin pâk bedeninin bulunduğunun, orada edeple gürültü yapmadan sükunetle durmak, kavga etmemek gerektiğinin şuurunda olmalıdır. Hucurat suresinin ilk ayetleri bize bu edebi ciddi şekilde hatırlatmaktadır.
Soru: Zilhicce'nin başından Kurban Bayramı'na kadarki 10 günlük sürede tırnak kesilmez ve vücuttan tüy kesilmez/koparılmaz deniyor. Bu doğru mudur?
Cevap: Hadis-i Şerif'te mealen kurban kesecek olan kişinin Zilhicce'nin başından itibaren kurbanını kesinceye kadar saç ve tırnak kesmemesi şeklinde geçiyor. Dolayısıyla bu soru Hadis’e dayanan ve Hadis’den kaynaklanan bir konuya işaret ediyor, doğrudur. Kurban kesmeyecek olanlar ise tırnağını veya saçını kesebilir. Ama kurban kesecek olanlar Zilhicce'nin birinden itibaren saçını ve tırnağını artık ellemeyecektir. Tabii ki bu, farz anlamında bir hüküm değildir. Âdab ve tavsiye anlamındadır.
Soru: Zengin birisi kurbanını kesmek için birisine hem vekalet vermiş hem de kurbanı her şeyiyle birlikte kendisine bırakmıştır. Vekaleten kesen kişi kurbanın tamamını yiyebilir mi? Yoksa üçte birini kendisine ayırıp diğer kısmını dağıtması mı gerekir?
Cevap: Vekaleten kurban kesen kişi aslında kurbanın hepsini kendisine ayırması konusunda yetkilidir fakat böyle yapması yakışık almaz. Hiç değilse üçte birini fakir fukaraya dağıtmasını tavsiye ediyoruz. Hepsini kendisine ayırması ve yemesi insanı fırsatçı, menfaatçi yapabilir. Diğerlerini düşünmez hale getirir. Dolayısıyla kitaplarımızda yazılı olduğu üzere üçte birini fakir fukaraya dağıtmasını, geride kalandan üçte birini eve gelen misafirlere ikram ederek kalan üçte birini kendi ev halkıyla yemesini tavsiye ederiz. Başka türlü yapması her ne kadar caiz ise de hoş bir hareket değildir.
Soru: Almanya’da bulunan bir akrabam kendisine vekaleten kesilmek üzere 350 lira kurban parası gönderdi. Ben bulduğum kurbanı 300 liraya aldım. Şimdi bu kurbanın para üstü benim borcum mu oluyor. Bu kurbanı gönderen kişinin niyetinden düşüğe alındığı için kabul olmama durumu olur mu? Yine tam tersi olsaydı yani bana üç yüz lira gönderseydi de ve ben kurbanı 350 liraya alsaydım bu kurbanın durumu ne olurdu.
Cevap: Vekâleten kurban kesecek olan kişi 300’e alıp kesti ise üste kalan 50 lirayı sahibine iade etmesi yada onun izni ile onun adına sadaka olarak vermesi gerekir. Tersi olsaydı yani adam vekiline 300 lira gönderseydi de vekil 350’ye kurbanı alsaydı o zaman parayı gönderen kişiden 50 lira alacaklı olurdu. Bu muamelelerin hiçbiri o hayvanın kurban olmasına engel olmaz. Her hal u kârda kurban ibadeti yerine getirilmiş olur.