“Mermi Şov” Akşener'in Tükenmişlik Sendromudur

Musab Seyithan

Meral Akşener, geçtiğimiz 5 Nisan tarihinde partisinin grup toplantısında bir “mermi şov” yaptı. Hiç de iyi bir tiyatro sanatçısı gibi değildi, rolünü beceremedi. Çok acemice idi. Seyirciler de bu duruma önce anlam veremediler ama sonra ayıp olmasın diye de alkışlamayı ihmal etmediler.

Meral mermi şov”, tam bir tükenmişliğin sahnelenmesiydi. Senaryo da, sanatçı da çok kötüydü. Masayı devirip gitmeden önce, bazı anketlerde oy oranının -doğruysa- yüzde yirmileri bulduğu iddia ediliyordu. İstanbul dukalığını kurmuş olan kapital babalarının baskısıyla, İBB hâkimiyetini kaybetme korkusu birleşince 6’lı masa ile ilgili onca ağır sözlerine rağmen masaya tıpış tıpış geri döndü/döndürüldü.

İBB’deki İYİ parti yapılanmasının CHP’den güçlü olduğu ve bundan bizzat CHP’lilerin de rahatsızlık duyduğu bilinmekteydi. İşte bu baskı ve korkulardan sonra “Sosyal medyada 25 yılda yemediğimiz dayağı üç günde yedik” demelerine rağmen, ağıza alınamayacak hakaretleri sinelerine çekerek kös kös 6’lı masaya geri döndükten sonra oy oranlarında müthiş bir erime oldu. %6’lara kadar düştüğünü görünce Sayın Meral Akşener, kendinden geçerek, bekçinin hırsız kovalarken havaya sıktığı kurşunun İstanbul parti binasına isabet etme olayını, terörist saldırısı gibi yutturmaya çalışıp bundan nemalanma yolunu seçti. Merminin balistik inceleme sonucu bekçinin silahından çıktığı ve bekçinin itirafı ve özür dilemesi resmen ispat edildiği halde buna inanmayarak kendi kurguladıkları yalan üzerinden seçim malzemesine dönüştürme şovu peydahladı. Acemice yaptığı bu şovda eli-ayağı birbirine dolaşmıştı. Suratı sirke satıyor, kelimeler ağzında birbirine karışıyordu.

Grubundaki partili heriflerden(!) de söz alıyordu: “Kıvılcımdan ateş olacaksınız söz mü? Tüm mermilere göğüs gerip milletimize güneş olacaksınız söz mü? Çöken karanlığı çökertmek için 40'tan 40 bin olacaksınız söz mü?” diye… Herifler(!) de söz verdi.

Partisinin önde gelen ağır toplarından Yavuz Ağıralioğlu’nun İYİ partiyi, ilkelerini kemirerek tükettiğini zehir zemberek yaptığı açıklamalarıyla yere sererek istifa etmiş olması da Sayın Akşener’in bu sendromu yaşamasında büyük etkisi olmuştur. Dolayısıyla partisinin ve seçmenlerinin yerlerde sürünen itibarını yeniden kazanabilmesi için “Eşeğini dövemeyen palanını döver” atasözünde yerini bulan bir ruh haliyle, Donkişot vâri yel değirmenlerine saldırıyor. Olmayanı olmuş gibi göstererek kükrüyor.

Bir vatandaş olarak soruyorum: MHP’de yıllarca milliyetçilik kimliğinle bulundun. Oradan ihraç edildikten sonra kurduğun İYİ Partide de “En iyi milliyetçi biziz” dedin ve demektesin. Hatta ilk zamanlarda “CHP ile ittifak kuracak mısınız?” sorusuna, “Hayır, o bizim rakibimizdir, onların ilkeleri, bizim ilkelere düşman, biz kursak Demokrat parti ve Saadet partisiyle kurarız” mealinde iddialı sözler de sarf ettin. Şimdi milliyetçilik değerlerine ne oldu da pkk’nın siyasi kanadı olan, 100 yıllık cumhuriyeti değiştireceklerini haykıran ve her fırsatta Apo’nun serbest bırakılacağını, hatta heykelinin dikileceğini söyleyen hdp ile kapalı kapılar arkasında görüşüp onlara federasyon, özerklik ve genel af sözleri verdiği söylenen Kılıçtaroğlu’na bir uyarın oldu mu? Terörün kökünü kazıyan, milli değerleri sahiplenen ve dünya siyasetinde Türkiye’yi saygın bir yere getiren Tayyip Beye yaptığın efelenmenin onda birini bu çapsız ve vizyonsuz chp’nin Genel Başkanına yaptın mı? Nasıl olduysa cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıktın, dişi kaplan kesildin, üç günlüğüne masayı terk ettin. Sonra sosyal medyadaki din, mukaddesat, vatan ve millet düşmanları, belden aşağıya vurarak seni, anandan doğduğuna pişman ettiler, o esnada dilini yuttun. İstanbul dukalığının baskısına boyun eğdin ve kendi itibarına suikast yaparak masaya geri döndün. O zaman millet senin kartondan kaplan olduğunu anladı. Oyların, üç kat aşağıya düştü. Şimdi onun iç yangısıyla salvolar yaparak “Karton kaplanlıktan” “Gerçek kaplanlığa” soyunup kurşun siyaseti yapıyor ve Tayyip Beye kükrüyorsun. Yemezler abla yemezler. Bu sahte kabadayılıklar seni, içine gömüldüğün çıkmazdan kurtaramaz.

Meral Hanım! Yaptığın kurşun şovundan sonra seninle ilgili vatandaş yorumlarına baktım da onlarda Anadolu irfanını gördüm. Örnek olarak birkaç tanesini veriyorum:

Terör örgütlerine söyleyemediğin sözleri, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na söyleyemezsin.

Asıl hesap vermesi gereken Sayın Meral Hanım, sizsiniz. Milliyetçilik adına genç masum insanları kandırdın. HDP ile bir oldun. Bu mu milliyetçilik?”

O masada oturduğun sürece kimse sizin yalanlarınızı dinlemez. Keşke masaya hiç oturmasaydınız, başınız dik dururdu.”

Yani bu tiyatrolarla mı milleti kandırıp gündemi değiştireceksin? Çok komik.”

Meral hanım! Biz sizdeki korkuyu o kumar ve noter masasına geri döndüğünüzde gördük, süt dökmüş kediye döndün, şimdi millete hikâye okuma.”

Uyuşmuş, bitmiş, Kemal’le bu işin olmayacağını anladı ki şimdiden yenilgiyi kabullenmiş. Uyuşmuş, bitmiş tabanına coşku vermeye çalışıyor ama ne yapsa boş, 15 Mayıs sabahı bay bay Kemal.”

İşte sizler, twitter ve diğer sosyal medya ağlarını ellerine geçirmiş olan medya trollerinin, sizi sahiplenmelerine bakıp uçuşa geçiyorsunuz, ayaklarınız yere basmıyor ama 14 Mayısta sizi sandığa gömerek heveslerinizi kursağınızda bırakacak olan işte bu Anadolu irfanı olacaktır inşallah.

Evet, Meral Hanım! Olmamış bir olay olan İstanbul parti binanızın kurşunlanmasından hareket edeceğinize, polisimize, öğretmenimize ve masum insanımıza sıkılan bebek katili pkk kurşunlarından bahsetseydin ve “Tüm bu pkk teröristlerinin mermilerine göğüs gerip milletimize güneş olacaksınız söz mü? Terörist karanlığını çökertmek için 40'tan 40 bin olacaksınız söz mü?” diyerek söz alsaydınız, bu daha gerçekçi olurdu ve milliyetçilik iddialarınızla örtüşürdü. Ama inandırıcı olmazdı. Anadolu irfanı ile dopdolu olan vatandaş; “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Hem pkk’nın siyasi uzantısı hdp’ye bölücü vaatlerde bulunan bay bay Kemal’le can ciğer kuzu sarması olacaksın, onun siyasi emellerine âlet olmayı içine sindireceksin, sonra da bu sözleri sarf edeceksin. O zaman adama ‘başkasına verir talkını, kendisi yutar salkımı’ derler” diyerek sizi ciddiye almazdı.

Efendiler! Türkiye’de şu anda yapılan siyaset, ilkelere sadık kalarak yapılan bir siyaset değildir. İlkeler çiğnenip bir takım çıkar hesapları yapılarak kin, nefret ve haset üzerine kurgulanmış bir siyasettir. Meral Akşener, MHP’den ihraç edildikten sonra Bahçeli’ye olan husumeti ile ona kinlenerek İYİ partiyi kurdu.

Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık görevini bırakırken şunları söylemişti: "Kim ne derse desin ben sözüme sadığım, Cumhurbaşkanımızla kurduğum vefa ilişkisini son nefesime kadar sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı. Duymayacak (...) Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam, dünya mazlumlarının tek umudu olan bu ak hareketin zarar görmesine, bu ak yürekli kadroların üzülmesine, ye'se düşmesine asla izin vermem (...) Dünyadaki mazlumların umudu olmuş Ak Parti’ye asla zarar vermeyi düşünmem. AK Parti dışında hiçbir siyasi harekette bulunmam. Bu davaya gönül verenleri üzmektense bütün makamları ayağımın altına alırım... AK Parti büyük bir davanın adıdır. Bu davaya ihanet ettiğimi görürseniz yüzüme tükürün..." Bunları dedi demesine de şimdi geldiği hale bakın. Sıksan her tarafından Tayyip Beye kin ve nefret akıyor.

Fetöcü olmakla töhmetli Bebecan da, Fetö’cülere yapılanlara dayanamayıp partiden ayrılarak kurduğu partisinde, Tayyip Beyle ilgili kumpaslarını itiraf ediyor ve ihaneti ta AK parti içindeyken gizli gizli başlattığını söylüyor utanmadan.

Saadet’in yaşlı kurdu Temel ağa da, Saadet’ten ayrılıp AK partiyi kurdu diye, oldum olası Tayyip beye karşıdır ve başarılarını, haset ederek yok saymaktadır.

Neresinden bakarsanız bakın, daha önceki inançları ve duruşları, Cumhur ittifakında yer almalarını gerektiren bu partiler sırf kinlerini din edindiklerinden ve hasetlerinden dolayı gidip açıkça teröre yandaşlık eden CHP gibi ezeli İslam ve millet düşmanı bir partinin kuyruğuna kısılıyorlar.

İşte siyasi hayatı böyle kaypaklıklarla dolu, “kin, ihtiras ve haset” illetiyle muallel şahsiyetler, Sayın Erdoğan’ın söylediği her söze karşı durmayı -kuyruk acısından dolayı- kendilerine görev olarak vermişlerdir.

Evet, siyasilerimiz bu iğrençlikten kurtulmadıkça Batı emperyalizmi, bizim üzerimizdeki emellerini, değerlerini menfaatleri uğruna feda eden bu kindar, ihtiraslı ve hasetçi siyasileri piyon gibi kullanarak elde edeceklerdir. Vesselam.