Evet, “Meram’ı koru”yan bir Fatma Toru” var, diyorum çünkü 20 yıldan fazladır Konya’dayım ama bu kadar hassas ve titiz çalışan, Meram’da oturanların sorunlarıyla, hemen ilgilenen başka bir Belediye Başkanına rastlamadım. Bilmiyorum belki de ben o zamanlar mahalle sorunlarıyla çok ilgilenmiyor, kendi derslerime bakıyordum. Ama şurası bir gerçek ki saygıdeğer Belediye Başkanımız Fatma Toru Hanımefendi, çok hızlı, özellikle temizlik ve sağlık sorunlarıyla ilgili hususlarda ilgili ve titiz. Sorununuzun halledilmesi için Meram Belediyesinin resmi sayfasındaki “Başkan’a Yazın” butonunu tıklamanız ve problemi oraya yazmanız yeterli. Bir hafta geçmeden probleminiz çözülüyor. “Belediye temizlik işçileri neden sadece çöp kutularını alıyorlar da sokakları süpürmüyorlar?” “Falanca yerdeki hurda makine en az 10 yıldır yerinden kımıldatılmadı. Etrafa mikrop saçıyor, On yıldır altının süpürülmemiş /koltuklarında bir karış pislik olduğu açıkça görülüyor. Bir şey yapabilir misiniz?“ gibi sorularınız hemen duyuluyor. İki gün sonra o sokaktan geçerken bakıyorsunuz, pislik kaldırılmış. Yani Başkan size “bir tık” kadar yakın. Bacıyan-ı Meram, Mahalle Meclisleri gibi bir çok proje ile halkla içiçe bir başkan… Kendilerini tebrik ediyor, “Allah bütün işlerinde muvaffak etsin” diyoruz.
Sonra düşünüyoruz: Demek ki belki de bir çok idareciye sesimizi duyurmak çok da zor değil. Mahallemizin, oturduğumuz yerin birçok problemi var, belki de Başkan’ın oradaki problemden haberi yok ve biz de bunları ona bildirmiyoruz. Belki de problemi biz de görmüyor, ya da görmezden geliyoruz. Çünkü bizi doğrudan ilgilendirmiyorsa vakit ayırmak, enerjimizi harcamak istemiyoruz. Ayıracağımız zaman da belki en yakınımızın: “El-âlemin meselelerini çözmek sana mı kaldı. Kimse ilgilenmiyor, sana ne oluyor” gibi eleştirilerine hedef oluyoruz, yani her şeye karışan/burnunu sokan birisi olmakla suçlanıyoruz. Peki, Sevgili peygamberimiz (a.s.), gemiyi deleni gördüğümüz zaman uyarmazsak hepimizin birlikte batacağını söylemiyor mu? Söylüyor, biliyoruz. Ama eminim “batarken bir yolunu bulur kendimi kurtarırım” diyoruz. Bu ne hodbinliktir/kendini görmedir?
Ayrıca, mesela temizlik konusunda Sevgili Peygamberimizin (a.s.) uyarıları yok mu? Peygamberimiz, Müslümanın hergün bir sadaka vermesinin pekâla mümkün olduğunu söylüyor ve sadakanın çeşitlerine meâlen şöyle işaret ediyor: ‘ Yola atılmış bir pisliği/ çöpü kaldırırsın, sadaka olur. İşini yapamayan birisine yardım edersin, sadaka olur. Birisinin bineğine binmesine yardımcı olursun, sadaka olur.’ Evet sadaka vermek bu kadar kolay güzel dinimize göre; illa para/mal vermek değilmiş sadaka…. Öyleyse, neden sadakasız geçsin ki günlerimiz.
Unutmayın, oturduğumuz mekânlar bizim. Yaşadığımız mekânlar bizim. Oraları biz koruyacağız. Oturduğu/yaşadığı yere sahip çıkamayan, memleketine nasıl sahip çıkacak? Hani 15 Temmuz nümâyişleri sırasında güzel bir pankart açılmıştı: “Ev kira ama Vatan bizim!”. Evet, etrafımızın düşmanlarla çepeçevre sarıldığı zamanımızda, “bize ait olan” her şeyi ve her değeri korumanın temrinlerini yapmamız, öğrenmemiz gerekli. Hadi başlayalım temrine/alıştırmalara…..