Ağustos ayı Türkiye için çok kritik geçecek. 4 milyona yakın memuru doğrudan ilgilendiren 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri yetkili Konfederasyon Memur-Sen ile Kamu İşveren Heyeti arasında ağustos ayı içinde gerçekleştirilecek. 20 Ağustos tarihine kadar sonuçlanması gereken görüşmeler için Memur-Sen ve bağlı sendikalarda yoğun bir çalışma gözleniyor. Çalıştaylar yapılıyor, talepler yapılandırılıyor.
Seçim öncesinde işçi maaşlarını düzenleyen Çerçeve Toplu İş Sözleşmesinde işçileri memnun eden bir sözleşme imzalanmıştı. Aynı memnuniyetin memur toplu sözleşme sürecinde de yaşanıp yaşanmayacağı merakla bekleniyor.
Cumhurbaşkanımızın en düşük memur maaşının 22 Bin lira olacağı açıklaması ile 7. Dönem Toplu Sözleşmesinde beklenti eşiği oluştu.
Yine cumhurbaşkanımızın ‘memurlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz’ ve ‘refah payı uygulamasının hayata geçeceği’ açıklamaları bu eşiği pekiştirdi.
7. Dönem Toplu Sözleşme süreci bu yönü ile de çok ilginç olacak.
Yalnızca bu bile ‘sendikaların yetersizliğine’ dair üretilmeye çalışılan algının gerçek ile bağının olmadığını ıspata yeter. Ama gerçek olan bir şey var;
Toplu Sözleşme masası yetersizdir. Kuralları, teamülleri ve rituelleri ile gerçek bir Toplu Sözleşme masası değildir.
Masa, eşitler arası bir ilişki modeli öngörmediği için en başta zihniyet olarak sorunludur.
Memurların hukukunun savunulabilmesi için bir çerçeve üretmediği gibi hakları müzakere edecek zaman ve zemin de üretmemektedir.
Masa yeniden kurulmalıdır…
Memurların Toplu Sözleşme sisteminde yasadan kaynaklanan sorunlar var. İşçi boyutunda tarihi tecrübeyle sabit, kriterleri oluşmuş, Toplu Sözleşme sistematiğinin memurlardan esirgenmesi ve farklı bir hukuki çerçeve düzenlenmiş olması anlaşılır değildir.
İşçilerin Toplu İş Sözleşmesi deneyimini memurlara transfer edilerek Toplu Sözleşme mekanizması etkili, eşitler arası ilişkiyi düzenleyen gerçek bir masaya dönüşmesi sağlanabilecek iken işçilere verilen bu hak onlarca yıldır memurlardan esirgenmektedir.
Memur Toplu Sözleşme sisteminde sorunlar var demiştik. Tüm Dünyada yetkili sendikanın dışındaki diğer sendikalar toplu sözleşme sürecini takip ederler, gözlemci statüsünde masada bulunmasına imkan verilir. Ancak, Dünyanın hiçbir ülkesinde Toplu Sözleşme masasında yetkili olmayan sendika temsilcileri, Yedek Heyet Başkanı sıfatı ile bulunmaz, Heyet Başkanının imzalamadığı bir metni imzalamak için hazır tutulmaz. Bu, Cumhurbaşkanı seçiminde en çok oy alan ikinci adayın Cumhurbaşkanı olmadığı zaman Hükümete başkanlık etmesi, hatta Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlaması gibi absurd birşeydir.
Memurların grev hakkının olmayışı tek başına 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunun anlamsızlaşması için yeterli iken Kanunun pekçok memura sendika üyeliğini yasaklaması ayrı garabettir. Partili Cumhurbaşkanının yönettiği bir ülkede memurların sendika üyeliğini engellemenin izahı olamaz.
Ve Memura Siyaset Yasağı…
İlkelliği tescillenmiş bu yasak da artık hukuk sistemimizden çıkarılmalıdır. Bu yasağın kaldırılması ile siyasetin insan kaynağı daha nitelikli hale gelecek ve siyaset kurumu yeniden yapılanacaktır.
Toplu Sözleşme sisteminin uluslararası normlara uyumu, hiç olmazsa işçi toplu sözleşme sisteminin memurlar içinde uygulanması bile pekçok sorunu çözecektir. Memurların taleplerinin müzakere kapasitesi için bu düzenlemeler hayatidir. Bu aynı zamanda anayasal bir zorunluluktur;
Anayasanın 2. maddesi devletin niteliği sosyal devlet olarak tanımlanmıştır.
Sosyal devlet; yurttaşlarına onurlu ve asgari bir yaşam düzeyi sağlayan, adil gelir dağılımını önceleyen, bu amacı temin için sosyal güvenlik ve sosyal eksenlerde tüm imkanları kullanan, bireyin ve toplumun özgürlüğü ile mutluluğunu esas alan devlet demektir.
Bu tanımdan sosyal devletin en önemli boyutunun, gelirin adil dağılımı olduğunu görürüz. Adil gelir dağılımı için de toplu sözleşme sistemi en etkili araçtır. Devletin, emek-sermaye çelişkisinde tarafı bellidir. Devlet, emeği, sermayeye karşı kendisini savunacağı araçlar üretirken bizatihi devletin kendisine karşı da emeği (memurları) güçlendirir.
Ve bu;
Demokrasinin eşit ve genel oy prensibi kadar sosyo-politik bir karardır.
Credit Suisse ‘Dünya Mutluluk Raporu’ başlıklı çalışmasında kişi başı geliri yüksek ülkeler ile geliri daha adil paylaşan ülke halklarının daha mutlu olduğunu söylemektedir.
Alt gelir grupları ile sabit gelirlilere gelir transferi, büyüme ve istihdama katkı sunarken gelir dağılımında adaleti de tesis etmektedir. Bu gelir transferinin kısa dönemde enflasyonist etkisi olsa da uzun dönemde büyümeye ve istihdama dolayısı ile toplumsal refaha katkısı çok daha fazladır.
Türkiye’nin son 4 yıldır uygulamaya çalıştığı yeni ekonomik modelin büyüme ve istihdam odaklı olması 7. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde memurların memnun olacakları kazanımlar elde edeceği izlenimi uyandırmaktadır.
Sonuç olarak;
Cumhurbaşkanımızın açıklamalarından Türkiye Yüzyılı olarak kodlanmış dönemin ilk yıllarında Anayasa dahil temel kanunlarda yoğun yeniden yazım süreci yaşanacağını anlıyoruz. Bu çerçevede 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu da yeniden yazılmalıdır.
Memur iradesinin masaya sağlıklı yansıması için uluslararası normları esas alan Toplu Sözleşme sisteminin tesisi zorunluluktur. Tabi grev hakkı ve siyaset serbestisini de içermek kaydı ile…