Medyanın gündelik hayatımızdaki yeri ve rolü konusu herkesin malumu. Kitlelere hızlı ve etkili bir biçimde ulaşabilmesi nedeniyle medya kamuoyunu bilgilendirmekle kalmıyor, yönlendiriliyor da. Bu, medyayı hem kullanışlı bir ‘mekanizma’ hem de son derece etkili bir ‘silah’ haline getirebiliyor.
Meydanın önemi, küreselleşmenin sadece bir nedeni olarak değil aynı zamanda sonucu olarak da, son otuz yıllık dönemde aşırı derecede arttı. Seksenli ve doksanlı yıllarda ‘merkez medya’ olarak isimlendirilen ‘malum’ yayın kuruluşlarının etkisini belli bir yaşın üzerindeki tüm toplum kesimleri tecrübe etti. Merhum Özal’a, rahmetli Erbakan’a ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hangi muameleleri yaptıklarını, gerçekleri nasıl da çarpıttıklarını biliyoruz.
Dünyada ve Türkiye’de medya maalesef bağımsız ve tarafsız değil. Birilerine bağımlı. Uzunca bir dönem küresel sermayedarlar, uluslararası şirketler ve yerli taşeronları yani kapitalist burjuvazi medyada konumlandı. Başkaca hesaplarını medya mekanizması aracılığıyla ve normal olmayan yollarla, görme yoluna gittiler. Bunları biliyoruz.
Uluslararası yayın kuruluşları da aynı durumda. Bağımsız ve tarafsız olmadıklarını görüyoruz. Son yıllarda patlak veren skandallar, mesela Yahudi medya patronu Murdock’un İngiltere ve Avustralya’da maniple ettiği siyaset ve yasadışı dinleme olayları oldukça yoğun tartışmalara neden oldu. Neden olduğu tahribat henüz hafızalardan silinmedi.
Bazı gazetelerini kapatıp, ağır zayiatlar veren ve belli medya kuruluşlarını terk ederek meseleyi çözmeye çalışan bu işadamı bugün Batılı kamuoyları nezdinde itibarını hepten kaybetmiş durumda.
İngiltere birkaç gündür geçtiğimiz günlerde yapılan seçimleri ve seçimlerde medyanın üstlendiği rolü tartışıyor. ‘Bir kısım’ medya kuruluşlarının taraflı ve bağımlı yayınlarını içlerine sindirememişler. Seçimden galip ayrılan Muhafazakâr siyasetçi David Cameron’ın başta BBC olmak üzere medyaya bir ciddi şekilde ‘çeki-düzen’ vereceği konuşuluyor.
‘Medyada operasyon’ beklentisi İngiltere’de yadırganmıyor. Seçmenin % 37 oyunu alarak tek başına hükümet kurma gücünü elde eden Muhafazakâr Parti toplum tarafından alkışlanıyor. ‘İyi ki de koalisyondan kurtulduk’ diyorlar. Alınan oy oranı üçte birin biraz üzerinde. Hiçbir medya kuruluşu değil % 37’yi, ‘% 52 alan bir lidere yapılan muameleyi’ manşete çekebilecek durumda değil.
Kendileri taraflı olsalar, başkalarının iç işlerine karışsalar da İngilizler meseleyi o kadar ayağa düşürmüyorlar. Ucuz hesap peşinde değiller. Zevkini çıkarma, bir yerlere mesaj yetiştirme derdine hiç kapılmıyorlar.
Peki, Türkiye ne durumda? Tehdit, şantaj, gizleme, yolsuzluk gibi pek çok illegal işin içinde olan, hükümet kurup, hükümet deviren medya patronlarını biliyoruz. Başbakanları ‘pijamayla karşılayan’lar bugünlerde milli iradeye ipotek koyma derdindeler. Alman ortakları, Amerikalı patronları ne derse o meyanda yayınlar yapıyorlar.
İki yıl önce, Gezi olayları zamanında başlattıkları son taarruz henüz tam olarak bitmiş değil. O dönemde uluslararası yayın kuruluşları da destek vermişti: BBC, CNN, El Cezire aynı yönde yayın yaptılar.
Malum medya bugünlerde tekrar hareketlendi. İzler birbirine karışmış vaziyette. Kanaatimce orkestra şefliğini ‘Paralel’ yapıyor. Ağabeylerinden mesajları onlar taşıyorlar.
Bu hengâmede montaj kaset skandalları, millet iradesini yaralayıcı ‘tezviratlar’ patlatılıyor. Bir partide siyaset yapan bir kadın üzerinden tüm millet hizaya getirilmeye çalışılıyor. Ne kadar çirkin. Ne kadar bayağı.
Cumhurbaşkanı ve başbakan meseleye el attılar. Bir siyasetçinin, bir kadının bu kadar ucuz hesaplara alet edilmesini anlayabilmiş değilim. Ama şaşırmıyorum. Meşru yollarla istediğinin yapılmayacağını bilen her sevideki ‘seviyesiz hainler’ medya aracılığıyla ve şantaj yoluyla sonuç almaya çalışıyorlar.
Bugünlerde spekülasyon kokan, yönlendirme kastıyla hazırlanan her habere karşı duyarlı ve uyanık olmalıyız. Ölçümüz belli aslında: ‘Bir fasık bir haber getirdiğinde araştırın’. Hele de bu fasık bir mümin hakkında bir şeyler söylüyorsa iki kere dikkatli olun.
Gün dikkatli olma günü. Vakit hak ve hukuka her şeyden daha fazla itibar etme vakti. Malum, seçimler yaklaşıyor. Seçimde ‘haksız’ davalarını dayatmaya çalışan ‘milli irade düşmanları’ milleti yanlışa sürükleme derdindeler.
Masum insanlara karşı yöneltilen iftiralar maalesef karşılığını bulmuyor. Ama milletin maşeri vicdanı öyle değil. İftiracılara karşılığını misliyle veriyor.
Bu kez de öyle olacak. Hak yerini bulacak.
Ama bu arada iyi-kötü tefrik edilecek.