Sözlükte bilinmeyen olarak açıklanan meçhul kelimesi, “Meçhul sefer” gibi bir cümlenin içinde yer aldığında farklı çağrışımlar doğurmakta, his ve mana sağanağına dönüşmektedir. Sır’larla dolu Dünya yolculuğumuzda ayrılık, sevinç, hüzün ve mutluluk durakları vardır. Bu duraklarda bazen güzel vakit geçirir, bazen hüzünlenir, bazen ağlar, bazen de güleriz. Yolculuk ilerledikçe son durağa ulaşmak mukadder hale gelmiştir. Son durakta size meçhul seferin kapısı açılır. Bu sefer sizi “Ötelerin ötesi” ne götürecektir; o vakit tam bir teslimiyet içerisinde meçhule giden yolun yolcusu olmuşunuzdur artık.
Her zaman ölen, yiten, kuru bir yaprak gibi rüzgârın önünde savrulup giden hep bir başkasıdır. Günün birinde bir başkası dediğimiz yitip gidenlerden biri de biz olacağızdır şüphesiz. Lakin bunu hiçbir zaman düşünmeyiz, önemsemeyiz ve kabullenemeyiz ne hikmetse. Hayatımızın hüzün mevsimi gelip çattığında; “Eyvah!” Demek boşu boşunadır. Gençliğinizi değerlendirip güzellikler biriktirmişseniz rahatsınızdır, değilse vay halinize. Yolunuzun meçhule çıkan noktasında; vah etmenin, keşke demenin hiçbir kıymeti kalmamıştır artık. Şimdi ne yapsanız, ne söyleseniz nafiledir. Sizin için zaman bitmiş, meçhule çıkacağınız yol ufukta belirmeye başlamıştır.
Meçhulle sonlanacak olan hayat yolculuğunu, bendenizin kaleme aldığı Meçhul Sefer adlı şiirin dizelerinde şöyle anlatmaya çalıştım. Buyurun bir göz atalım isterseniz:
Yaşarsın sana verilen ömrü/Uzun ya da kısa mutlu veya umutlu/Yürürsün dostlarınla engelleri aşarak/Gelirsin üstesinden dertlerle boğuşarak/Bakmışsın yaşlanmışsın saçlarına düşmüş kar/Etrafında kalmamış ne eş ne dost ne de yar/Anlarsın vakit tamam ve can çekişmede zaman/Hoyratça eser rüzgâr artık mevsimler hazan/Düşen yaprak misali savrulurken derine/Şimdi çıkma vaktidir o meçhul seferine.
Meçhul denilen söz bazen yürekleri bir başka burkar. Ayrılık elbisesini giyinip bilinmezlik yurduna göç eden eş, dost, sevgililer; geride bıraktıklarına hüzün yaşatırlar. Meçhule giden yola çıkmış olanların geriye dönmesini beklemek bir ironidir sadece.
Edebiyatımızın önemli isimlerinden Şair Yahya Kemal Beyatlı hepimizin bildiği “Sessiz Gemi” Adlı o meşhur şiirinde duygularını dizelere şöyle döker: “Artık demir almak günü gelmişse zamandan/meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan/Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol/Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol/Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli/Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli/Biçare gönüller ne giden son gemidir bu/Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu/Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler/Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler/Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden/Bir çok seneler geçti dönen yok seferinden.”
Dünya denilen iki kapılı handan hepimiz geçip sonsuzluk diyarına ulaşacağız. Ama bugün, ama yarın, ama birkaç dakika sonra. Sonsuzluk diyarına çıkacağımız o meçhul seferde Allah bizlerin yar ve yardımcısı olsun sevgili dostlarım.
Kalın sağlıcakla..