"-Kediyi çok sevdiğiniz anlaşılıyor. Ama ne biçim sevgi bu. İki de bir "lan" diyorsunuz.
Kenan pos bıyıklarının altından beyaz dişlerini göstererek güler:
+Biz sevdiklerimize ara-sıra böyle deriz.
Gül:
-Ya sevmediklerinize?
+Bizim sevmediğimiz kimse yoktur.
Belki gönlümüze biraz serin gelenler vardır."
Kitabımız bozkırın ortasında bir kasabadan trene yetişmeye çalışan yolcuların, yol boyu yaşadıklarını anlatan bir Mustafa Kutlu hikâyesidir. Yazarın kendi deyişiyle hikaye ile roman arasında bir kitaptır. Dili oldukça sade ve akıcı; günlük konuşma dilinde olduğu için bir çırpıda okunuyor.
Yazarın anlatımı çok güçlü ve betimlemeleri o kadar gerçekçi ki sanki kitabı okumuyor, adeta koltuğun birine oturup olan biteni sessizce izliyoruz.
Minibüsümüzün ismi Mavi Kuş. Şoförümüz Deli Kenan ve yarım akıllı muavin Seyfi ile yolculuk başlıyor. Daha doğrusu Deli Kenan sürekli birilerini beklediği için bir türlü başlayamıyor. Yolculuğa çıkana kadar kasabalıyı dolayısıyla Anadolu insanını bütün doğallığıyla izlemeye başlıyoruz.
Taşraya atanmış bir öğretmen ve hayal kırıklığı içindeki eşi, kasabanın doktoru, mirasyedi ağası, jandarmalar eşliğinde bir suçlusu, Amerikalı yaşlı bir çift, hasta bir kadın ve kocası, bagajında kaçak bir yolcusu ve diğerleri de toplanınca minibüsümüz sonunda hareket ediyor.
Yol meşakkatsiz olmaz elbet; bazen tekeri patlıyor, bazen çamura saplanıyor.
Yol boyu kâh gülüyoruz kâh hüzünleniyoruz. Bazen bunalıyor, bazen çok eğleniyoruz. Yine de hep bir telaş içindeyiz, bir an önce yetişme telaşı.
Sonra bir anda ölümün acı yüzüyle karşılaşıyoruz. Duruyoruz, duruluyoruz ve ölüm denen muammayı düşünmeye başlıyoruz.
"Ölümün gölgesinden bir an önce uzaklaşmalı.
Mümkün mü bu? Evet, mümkün!..
Nasıl?
Unutarak!
Unutarak mı?
Elbette!.. Unutmak olmazsa insanoğlu nasıl yaşardı bunca acı ortasında " deyip devam ediyoruz yolculuğa.
Sonra bitmez gibi görünen , gözümüzde büyüdükçe büyüyen yol bir anda son buluyor ve asıl telaş başlıyor. Tıpkı bu dünyadaki yolculuğumuz gibi.
Kitapta geçen şu sözler ise hem hikayeyi hem de hayatı anlatmaya yetiyor bize:
"Neşe şimdi gülsün mü, ağlasın mı?
Hem gülsün, hem ağlasın.
Hayat budur işte."
Naçizane "Mavi Kuş"u öneririm.