Büyük Türk Göçü ile başlayan nüfus haraketliliği birçok seferi ve birçok yer değiştirmeyi meydana getirmiştir. Türklerin göçleri devam ede ede en sonunda o zamanın Bizans İmparatorluğu hudutları olan Anadolu sınırlarına kadar dayanmıştır. Daha önce Anadolu’ya Abbasî Halifeliği himayesinde Türk komutanlar aracılığıyla birçok sefer düzenlenmiştir. Bu seferlerin hemen hemen hiçbiri kalıcı olmamıştır. Abbasi Halifeliğinin zayıflamasıyla birlikte İslam dünyası seferler yapamaz duruma gelmiştir. Artık Bizans İmparatorluğu hudutlarını korumak için taarruza geçmiş, İslam dünyası ise müdafaa konumuna geçmiştir. İslam dünyası içte ve dışta büyük buhranlara maruz kaldığı için Bizans İmparatorluğu orduları kuzeyden Azerbaycan’a güneyden ise Suriye ve Irak’a doğru ilerliyor, o zamanın hilafet merkezi Bağdat’ı tehdit altına alıyorlardı. Bu müdafaa devrinde Asya’dan gelen cihat gönüllüleri Anadolu’ya doğru geliyor bu gönüllülerin hemen hemen hepsini Türkler oluşturuyordu.
Buhara civarında bulunan Selçuklular göç hareketi karşısında ayakta kalabilmek için yeni yurtlar bulabilmek için Çağrı Bey’i keşif için görevlendiriyor. Çağrı Bey 3 bin Alp ile birlikte Anadolu’ya keşif seferleri düzenlemek için türlü tehlikeler aşarak gidiyor. Çağrı Bey Azerbaycan’a gelince orada kendinden önce gelmiş olan bazı Türk gruplara rastlıyor, bu gruplarda Çağrı Bey’e katılıyor ve daha güçlü bir şekilde hep birlikte Anadolu’ya geçiyorlar.
Çağrı Bey Anadolu’ya geçtiği zaman küçük bir ermeni krallığı olan Vaspuraganı istila etmiştir. Bu istila ile ermeni yazarı Urfalı Mathieu: “Bugüne kadar asla bir Türk süvarisi görmeyen Ermeniler şaşırmışlar. Uzun saç örgüleri, ok ve yaydan ibaret silahları olan bu Türk süvarilerini hayretle seyretmişlerdi” cümlelerini kurarak Anadolu’da ilk Selçuklu akınını tasvir etmiştir. Çağrı Bey Anadolu keşfini tamamladıktan sonra Anadolu’da Türklere karşı koyabilecek bir güç olmadığını fark etmiştir. Bunun üzerine döndüğünde Türk beylerine Anadolu’nun tam bir Türk yurdu olabileceğini izah etmiştir. Ve Anadolu’nun fethedilebileceğini müjdelemiştir.
Bu olaydan sonra Malazgirt’e kadar yersiz yurtsuz kalarak göç eden Türkler Selçukluyu zorladıkça Selçuklu Türkleri bazen Anadolu’yu aşıyor, küçük akınlar yapıyorlar, Bizans İmparatorluğu ordularına karşı koyamayınca tekrar dönüyorlardı.
1040 yılında Tuğrul Bey’in Selçukluyu bir devlet haline getirmesiyle birlikte bütün Türk akınlarını Anadolu’ya yönlendirmeye devam etmiştir. Hem Tuğrul Bey’in zaferiyle Selçuklunun güçlenmesi hem de Büyük Türk Göçü ile Malazgirt’e kadar 30 yıl sürecek gazalar Türklerin Anadolu’ya yayılmasını sağlıyordu ve Bizans mukavemetini kırarak Anadolu’yu Türklere yeni bir vatan olarak hazırlıyordu.
Anadolu’da Malazgirt Zaferine kadar Erzurum, Malatya, Sivas, Kars Kayseri, Niksar, Konya, Amuriyye, Honas gibi başlıca şehirlere gidilmiştir. Bu dönemlerde doğu Anadolu’da ve Orta Anadolu’da yaşayan Ermeni ve Süryani halkları Bizanslılara düşman olduğundan Türklere karşı Bizans İmparatorluğu’nu müdafaa etmiyorlardı, bu da Türklerin ilerleyişini kolaylaştırıyordu.
1063 yılında Alparslan’ın Büyük Selçuklu Devleti’nin Sultanı olmasıyla birlikte seferler daha da hızlanmıştır. Alparslan, seferleri ile adım adım Malazgirt’e doğru o büyük tarihi zafere doğru ilerlemiştir.
Kaynaklar
- Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1971
- İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ankara, 1997.