Bartın’da yaşanan elim maden kazası bütün Türkiye’yi derinden yaraladı. 41 canın kaybedildiği kaza nedeniyle üzülmeyen vatan evladı kalmamıştır.
Bir taraftan evine ekmek götürmek, diğer taraftan ülkemizin ihtiyaç duyduğu önemli bir enerji hammaddesini kullanıma sunmak gibi oldukça ulvi bir görevi ifa etmekte olan insanların başına gelen bu olay gerçekten yaralayıcı oldu.
İnsanlar babalarını, abilerini, kardeşlerini, komşularını toprağa verdiler.
Milletimiz evlatlarına ağlıyor.
Aynı olayın birtakım çevrelerce tersinden yorumlanması işin istenmeyen tarafını oluşturuyor. Aslında birleştirici olması beklenen bu türden acılı günlerin ayrışmaya neden olması yadırganması gereken bir hadise.
Keşke böyle olmasaydı…
Herkes aynı acıyla üzülüp, aynı sevinçle neşelenip, aynı duygularla tepki verse bu milletin üstesinden gelemeyeceği problem olmaz.
Uzunca süredir hazırlıkları yapılan Diyarbakır programını iptal ederek, kaza mahalline giden Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçekleşmemesi için ciddi tedbirler alınmasına rağmen kazanın vuku bulmasındaki takdir-i ilahi boyutuna atıfta bulundu.
Tamamen insani bir düzlemde ve makul bir açıklama olarak zikrettiği cümlenin farklı mecralara çekilmesi hiç uygun olmadı.
Herkes aynı tepkiyi vermedi cumhurbaşkanının sözlerine. Ancak, marjinal bir grup bütün akşam o açıklamaya yoğunlaştı.
Cumhurbaşkanının beyanındaki birinci kısmı vermeden, ikinci boyutuna yani kader yönüne vurgu yapıp, tartıştılar.
Milletimizi derinden yaralayan kazanın şoku atlatılmadan bir de çarpıtma ve yersiz eleştiri gördük.
Bu maalesef birilerinin hastalığı haline geldi.
Kazanın topluma olumlu dersler öğrettiği de söylenebilir.
Bu sayede Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hızlı müdahale etme yönünü, istenmeyen durumlara etki imkânını ölçme ve devlet kapasitesini hissetme şansını yakaladık.
Bu gibi istenmeyen durumlarda devlet refleksi oldukça hızlı biçimde gerçekleşiyor.
Cumhurbaşkanı ilgili bakanları derhal görevlendiriyor, bölgeye giderek gerekli koordinasyonu sağlamalarını temin ediyor.
Kendisi de süreci yakından takip etmek üzere bölgeye intikal eden cumhurbaşkanı devletin merhamet yüzünü, sıcak yönünü hızlıca göstermiş oluyor.
Kaybedilen canlar tekrar gelmeyecek, bu kayıpları telafi etmek mümkün olmayacak. Ancak, devletini sıkıntı çekenlerin yanı başında görebilen milletimizin olumlu hislerini not etmek gerekiyor.
Yapılan hükümet sistemi eleştirilerini bir de bu gözle değerlendirmek lazım. Hızlı müdahale, etkili mücadele ve sonuç alıcı süreç yönetimi yaklaşımını gündeme getirmesi bizim için yeni özellikler.
17 Ağustos depreminde adeta sınıfta kalan devletin yerine bambaşka bir devlet görüntüsü var bugün. Birileri hoşlanmasa da eski dönemde böyle olmazdı.
Devlet hızlandırıldı. Sorumlu hale getirildi.
O dönemlerde de milletimiz üzülürken, devleti idare edenler beylik laflar ederler ama sonuçta değişen bir şey olmadı.
Etkili yönetim hem sistemsel değişimden hem de devleti yöneten kadronun duyarlılığından dolayı ortaya çıkıyor.
Allahtan sistem değişmiş. Yoksa ahla-vahla verilecek tepkilerden başımızı alamaz, milletle devleti daha da uzaklaştırıcı gelişmeleri tecrübe etmeye devam ederdik.
Dileğimiz ve duamız milletimizin benzer acılar yaşamaması yönünde.
Olduğu durumlarda milletiyle üzülen, milletiyle sevinen bir devletimiz var artık.
Bu da azımsanacak bir kazanım değil.