Emirhan, sıcağın ve Haşmet Hoca’nın tekdüze, yorgun sesiyle devam eden dersin verdiği uyuşukluğu yenmek istercesine gerinip esnedi. Güneş bugün cömertliğiyle göz kamaştırıp yeryüzünü şımartmaya karar vermiş, diye düşünüyordu. Fakat onun bile şımartıp, neşelendirip değiştiremeyeceği tek kişi vardı: Macera Okulu’nun, binasından da eski matematik (cebir) hocası Haşmet Efendi!
Yaşlı adam kemiklerine iyice yapışmış, sararmış, buruşuk derisi ile tıpkı mumyaya benziyordu. Emirhan aslında hiç mumya görmemişti. Ama babaannesi, Büyük Sultan Alaaddin, Konya Kalesi’ni yaptırırken temel kazılarından çıkan efsunlu cesetlerden çok bahsetmişti: “Bu cesetlere öyle bir iksir sürülmüş ki hiç çürümemiş, diri gibi kalmışlar.” Derdi.
Bir gün Emirhan’ın “Neye benziyorlardı?” sorularından usanıp “Sizin Haşmet Hoca’ya…” diye cevap vermiş, sonra “Tövbe, tövbe…” diye pişman olmuştu kadın. Yine bunlar aklına gelince Hoca’nın yaşayan bir ölü olup olmadığını düşündü Emirhan. Esrarengiz cesetlerin, ruhları rahat etsin diye uzak bir mezarlığa gömüldüğünü biliyordu. Ama her gece başını yastığa koyduğunda surların altında, keşfedilmemiş bir mahzende uyuyan bedenler hayal ediyordu. Belki bu bedenler uzağa gömülen arkadaşlarını aramaya kalkışacaklardı bir gün ya da intikam almak isteyeceklerdi. Yoksa o büyülü cesetlerden biri, gizli bir nedenle, bilinmeyen bir iksirle kısa süreliğine hayata dönüp canlıların arasına mı katılmıştı? Haşmet Efendi kılığında dünyaya dönmüş olabilirdi pekâlâ. Bir tür zamanda yolculuk mümkün müydü acaba derken, neden olmasın Selçukya’da; Muhteşem Selçuklu Ülkesinde her şey yapılabiliyor. Dünyanın en iyi bilginleri burada… Neden olmasın? diye geçirdi içinden.
…………………………
Tarihi romanlar konusunda başarılı yazarımız Fatma Şeref Polat’ın Macera Okulu serisinin ilk romanı Mevlâna ile Zamanda Yolculuk, SKY yayınlarından çıktı. Yazımızın girişinde yer alan bölümle başlayan ve yetişkin-çocuk romanı diye tanımlanabilecek bu kitap, büyüklerin de rahatlıkla okuyabileceği ve okuma zevkini elde edebileceği bir dille yazılmış. Bir okulda, bir grup çocuğun Mevlana’yı ziyaretleri ve bu ziyaret sırasında yaşadıkları esrarengiz olaylar konu ediliyor. Fatma Şeref Polat, Aşk Güneşe Benzer romanında olduğu gibi bu kitapta da oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Polat, yeni nesle eski yaşamları, örfü ve geleneği hatırlatırken hem Mevlâna gibi büyük bir şahsiyeti, onun çağında ve çevresinde yaşayan tarihi kişileri tanıtıyor okurlarına hem de hayal etme, risk alma ve bir şeyler tasarlamada geleceğe yürüyen çocuklarımıza, gençlerimize ilham veriyor.
Tarihi anlatılar her zaman riskli ve zor bir iştir. Çok iyi araştırmak, elde edilen bulguları doğru yorumlamak ve doğru aktarmak gibi bir yükümlülük yükler yazarına. Günümüzde bunun olumsuz pek çok örneğini edebiyatta ve sinemada sık sık görüyoruz maalesef. Bu bağlamda da Fatma Şeref Polat’ın kitabı olumlu bir görüntü veriyor. Konya’nın bir dönemi gözlerimizde canlanırken, o gün yaşayan aile yapısından, bireylerin davranış biçimlerinden de örnekler çıkıyor karşımıza. Arkadaşlığın, muhabbetin ve yardımlaşmanın güzelliklerini görebileceğimiz gibi kıskançlığın verdiği duyguyla bazı insanların verebileceği zararların da hesap edilerek yaşamak gereği çok güzel bir tali anlatımla okuyucuya gösteriliyor.
Bu kitabın güzel olan tarafı kendisinden sonra gelecek kitapları da müjdeliyor olması. Macera devam edecek, hem de yine tarihi kişiler ve tarihi mekanlarda birbirinden ilginç olaylarla… Türk edebiyatına katkı sağlayacağını, günümüzde iyice karışan, kalitelisinin kalitesize karıştığı çocuk edebiyatımıza yeni bir istikamet kazandıracağını düşünüyorum Polat’ın bu seri macera kitaplarının. Artık savrulan, rüzgâr nereye eserse o tarafa dağılan ve kapitalizmin bütün gücüyle işgal ettiği bir yapıdan kurtulup iyi, güzel ve doğru olanın peşinden gidilecek bir yola girmesi gerekiyor edebiyatımızın ve genel olarak sanatımızın. Kültür emperyalizminden kurtulup kendi rotamızı çizdiğimiz bir sanat dönemine geçmemiz gerekiyor. Bu konuda önümüzdeki engellerin büyük olması korkutmamalı bizi, zira şartlar ne kadar ağır olursa zafer o kadar büyük olur.
Fatma Şeref Polat’ın bu serisinin ilk kitabını bir yazar olarak çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. Bir şair olarak değerlendirmem gerekirse de kıvamında bir duygusallığın sayfalar arasına yerleştirilmiş olduğunu söyleyebilirim. Bir okur olarak da bu serinin devamındaki kitapları heyecanla ve büyük bir merakla beklediğimi belirteyim. Bütün anne ve babalara hem çocukları hem de kendileri için bu kitabı tavsiye ediyorum.
Sevgiyle kalın