Bir millet ferdinin kendi ana dilinin dışında başka bir lisanı biliyor olması asla bir meziyet değildir.
Bir milletin şahsiyetli bir ferdi önce kendi lisanını adam gibi öğrendikten başka dilleri öğrenmelidir.
Dikkat ederseniz şahsiyet ve karakter mahrumu insanlar kendi özlerinden kopanlardır.
ODTÜ yabancı lisanla tedrisat yapan üniversitemizdir. İlim yapmak veya "bilimsel" çalışma yapmak isteyenlere kimsenin bir itirazı olmaz elbette.
Ama nedense PKK bu ve benzeri üniversitelerde taban buluyor.
Bu dikkat çekici değil mi?
Yine bu ve benzeri üniversitelerimizle mescite karşı potansiyel bir allerji vardır.
Orada bir havra veya kilise olsa bu kadar tepki gösterilir miydi?
Her kişi inancını seçmekte serbesttir. Adamın adı kemal, mustafa, İsmet veya başka bir Müslüman adını taşıyor fakat elinde koktely camiyi ateşe veriyor.
Bir ülke düşünün ki, kendi inançlarına karşı allerji duyulan bir üniversitesi var. Ve böyle üniversiteler "elit" olarak kabul ediliyor.
Buralarda bir kısım öğrenci ve öğretim elemanları askerimizi katleden terör örgütünün kuruluş yıl dönümünü kutluyorlar.
Beyler bir tuhaflık yok mu burada?
Kendi özünü bilmeyenler başkalarına özenti duyarlar.
Özenti içinde olanlar serseri kurşun gibidirler.
"AYAK"
"Önayak" olmak ne demektir?
"Ön" ve "ayak"......
Yani "mihmandar" kelimesinin yerine ikame edilmiş.
İnsanlar "önayak" olur mu?
Olursa, "arka ayak" gerekmez mi?
EMPATİ
Cumhuriyet gazetesinin yazarı ve "Mustafa" filminin senaristi Can Dündar demiş ki; "Her hakim ve savcı staj döneminde bir süre hapis yatmalı. Verdiği kararın, geciken adaletin ne anlama geldiğini anlaması için.".....
Ne güzel söylemiş değil mi Can Dündar?
Her hakim bir süre hapis yatmalıymış. Verdiği kararı anlaması içinmiş....
Can Dündar'ın bu tespiti bizce doğrudur. Ama geç kalmış bir doğrudur.
Yani, kendisi cezaevine girince mi anlaşılmalıydı, bu gerçek?
Nasıl gecikmiş adalet, adalet değilse aynı şekilde geç kalmış bir gerçeği ifade etmek öyledir.
Bir şairin dediği gibi "ateş yakarmış, su boğarmış"..
Hani empati yapacaktık?
Can Dündar'ın yazarı olduğu Cumhuriyet gazetesi, kızı namaz kılan bir sanatçıyla alay ediyor.
Diyelim ki, Can Dündar'ın kızı veya oğlu (varsa) namaz kılsa ne olacak?
Veya İslam ile arası bir türlü düzelmeyen Cumhuriyet gazetesi erbabının çocukları namaz kılsa yine "gerici" palavrasını atacaklar mı ?
Can Dündar acaba İstiklal mahkemelerinin hakimlerini biliyor mu?
İstiklal mahkemesinin "adaletli" hakimlerine de aynı tavsiyede bulunmayı aklından geçirir miydi?