Bu köşe iş hayatı ve teknoloji üzerine yazılar kaleme alınmak için var. Haftada 1 gün genel olarak ülkemizin ve şehrimizin kalkınması için bireysel ve toplumsal ne yapmamız gerektiği üzerine, dünya genelinde ülkeler iş hayatında ve teknolojide neler yapıyor ve ne yapmaya çalışıyor, basit bir konuyu ele alacağım.
Dönemsel olarak konu dışına çıkıyor gibi olsam da genel olarak bize engel olan, yavaşlatan davranış ve tutumları belirtiyorum.
Bu hafta herkesin her konuyu nasıl bildiği, kimin neden daha iyi olduğu gibi basit bir konu. Liyakat kime göre ve nasıl belirlenmeli.
Önemli bir göreve birini seçseniz ölçütünüz ne olurdu? İnsanların geleceğini hangi ölçütlerle belirlerdiniz? Devlet kademelerine layık olanların gelmemesi küresel bir sorun. Vatandaşlar gerekli yerlere gerekli kişilerin gelmesini istiyorsa da kişisel çıkarlar bunun önüne geçebiliyor. Yani iki kişinin çıkarı için bütün toplumun bindiği dal kesilebiliyor. Devlet işleri çıkar için yanlış yapılırsa bundan iki kişi kazanmaz, aksine herkes kaybeder. Toplum halindeki varlığımız tehlikeye girer.
Liyakat, layık olanın göreve gelmesidir. Hakkı olanın makam edinmesidir. Bir kimsenin kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu, değim, kifayet olarak tanımlanmıştır. Yeterlik ve ehliyet olarak da bilinir. Bilinmeyen şey ise liyakatin önemidir. Önemli olan milyonlarca memuru ve bürokratı nasıl seçtiğidir. Seçtiği insanlar vasıtasıyla ülkeyi kalkındırır. Aslında alabileceği tek ve en önemli önlem görevlere yetkin insanları getirmesidir. Denilebilir ki en büyük idari başarı liyakattir.
Her vatandaş devletinin gerekli yerlere gerekli kişileri getirdiğini görmek istiyor. Bununla birlikte insanın bencillik yanılgısı su yüzüne çıkabiliyor. Layık olmayanların göreve geldiği bir düzende herkes için felakete hazır olunmalıdır. Zor işler bir arkadaşı tanımakla kolaylaşmaz. İşler gerçekleşmezse de genel durum kötüleşir. Kötü bir düzen sistemi yozlaştıranların zararınadır. Önemli görevler önemsiz insanlara verilirse hayati tehlike oluşur. Bir işin yeterliliği hısımlık ise o ülkenin geleceği ne haldedir? İdareci önce görev yetkinliğini sorun edinmelidir.
Bizim için liyakat esaslı seçimler zor değildir. Layık olanı bulmak için aramaya gerek yok. Ülkemiz büyük bir yetenek mirasının üzerinde duruyor. Ayrıca tarihi bir konumumuz var. Cihan devleti kuran bir toplumun devamıyız. Osmanlı liyakat söz konusu olduğunda akla gelen en büyük örnektir. Osmanlı’da köleler dahi devletin en önemli makamlarına gelebilir. Ayrıca ırk ve sınıf ayrımı gözetmeksizin işin ehline verilmesi adettir.
Haksız yere makam edinen işinden iyilik görmez. Adalet değer yargılarımızın temelinde yer alır. Adaletsiz davranan insan kendi hayatını değerli kılamaz. Kimse başkasının hayatına bakarak, başkasına göre düşünerek kaygılanmamalıdır. İnsan değerini içinde yaratır ve layık olmayan kişi de makamını kendine bela eder. İnsan başkalarını etkileyen kararlarda kendince karar vermemelidir. Milyonlarca insanın sağduyusunu hissetmeyen kişi idareci olmamalıdır. Tüm dünyada yaşanan liyakat sorununun Müslüman ülkelerde nispeten daha çok olduğunu söylemeliyiz.
Ehliyet ve liyakat, birbirinin kardeşi sayılabilecek iki kelime. İkisini de Arapçadan alıp benimsemişiz.
Herhangi bir işin yapılması, yaptırılması söz konusu olduğunda o işin ehlini ararız. Ehil olan, bilgisiyle de, deneyimiyle de işin üstesinden kolayca gelebilecek ehliyete sahiptir. Bilgi ve beceri yeterliğini anlatan ehliyet kelimesi, ülkemizde uzun süre, şoförlük yapabilmek için verilen belgenin adı olarak kullanıldı. Bu belgenin adı, şimdi sürücü belgesi oldu ama gerek sürücüler, gerek trafik polisleri hâlâ, ehliyet, ruhsat demeye devam ediyorlar.
Liyakat da, ehliyet gibi bir çeşit yeterlik anlamı taşıyor ama sanki biraz daha ayrıcalıklı, biraz daha üstün bir konumu var bu kelimenin. Herhangi bir insanın sürücü belgesi, yani ehliyet alır gibi liyakat madalyası yahut liyakat nişanı alması mümkün mü?
Hemen her ilişkide; görevlendirmede, değerlendirmede, ödüllendirmede, hatta cezalandırmada ehliyet ve liyakat ölçütlerine göre davranılması beklenir. Selim akıl, selim fıtrat, temiz vicdan, ehliyet ve liyakatin devreden çıkarılmasına tahammül gösteremez.
Bir insan herhangi bir konuda bilgi ve tecrübesi olmadan sorumluluk aldı ise o konuda liyakatli olmadığı düşünülür. Dünyada insan dışındaki canlıların hangisine bakarsak bakalım hepsinin kendi alanlarında gayet yeterli olduklarını görürüz. Bir tavuk yumurta üretiminde mükemmel bir liyakata sahiptir yeter ki bu üretimine insan eli değmesin. Hatta bir solucan da son derece güzel yapar işini. O olmazsa nefes alamaz topraklar değil mi? Bulutlar çok liyakatlidir yağmur yağdırmada. Ne bardaktan boşanırcasına yağar beynimize vura vura, ne de hasretinden çöllere çevirmez dünyamızı dura dura. Bir bebek çok liyakatlidir annesini hizmetkâr etme konusunda fakat anneliğin liyakatine bakılır anneliğini uygulayabilme hususunda.
Kısacası insan, insan olma yetilerini kullanabilmeye başladıktan sonra tuhaf bir şekilde liyakatini elde etmesi de beklenir irade ve akıl kıskacında.