Son zamanlarda sosyal medyada meşhur olan amcayı bilirsiniz. Muhabir kızın mikrofonu uzatması ve seçimler konusunda düşüncesini sorması ile bu amcamızın içini dökmesi, adeta çığ gibi büyüyen bir etki yarattı. Yarattı yaratmasına da dişinden tutun da saçından, başından, kılığından kıyafetinden, boyuna, yürüyüşüne kadar her şeyi eleştirildi. Tamam, konuşma tarzı ile kısa bir tebessüm yarattı fakat gün geçtikçe abartılan yorum ve eleştiriler işi çizgisinden çıkardı.
Peki o röportaja dönelim mi? Neydi o röportajın asıl teması? Vermesi gereken mesaj? Ettiği hizmet? Yapılma amacı? Ya da her neyse... Kimin ne düşündüğünün ya da hangi zihniyete sahip olduğunun bir önemi yok burada herkes elbet farklı farklı düşüncelere sahip olabilir; ama maksat, seçimler hakkında halkın nabzını yoklamak fikir almaktı öyle değil mi? Peki neden orada yoldan geçenler dahi o amcanın söylediklerine ve sadece düşüncelerine odaklanıp olumlu ya da olumsuz bir eleştiride bulunmadı da başka açılardan alay konusu yapıldı? Neden söylenecek bir şey bulamadığında insanlar ya da toplum olarak “ başka konulardan vurma ve lafı başka yerlere çekme” meraklısıdır? Daha da kaygı verici olanı size söyleyeyim mi? İnsanların toplum içinde konuşma ve düşüncelerini belirtme korkusunu, işte toplum olarak bu insanların tavırları ve hadsiz alayları meydana getiriyor. Düşünceyi savunma travmasını bir insanda oluşturan yine o insanların bulunduğu o toplumdaki insanlar oluyor.
Kaçınız bir mikrofonun karşısına geçmeden önce nasıl göründüğümün ne önemi var, önemli olan söyleyeceklerim ve fikirlerimdir deyip EN SALT VE SAFİ halinizle (kabalaşıp adabı elden bırakmak değildir anlatılmak istenen, özünüzle sözünüzün bir olmasıdır. ) o mikrofona konuştunuz? Ya da kaçınız bir iş başvurusuna giderken görüntüme değil, vasfıma ve donanımıma baksınlar diyebildiniz? Kaçınız gerçekten sadece fikirlerinizle var olabildiniz? Kaçınızın hakkı var peki bir insanın kılığını kıyafetini boyunu, dişini , saçını, eleştirme hakkına sahip olmaya? Bir söz vardır: Gözündeki çöpü görmez başkasına bakmaktan, diye. Belki kendinden başlasa kusurlarını görmeye başkasına sıra bile gelmeyecek.
Hayatında devlet, siyaset, ekonomi, kültür, eğitim, sanat ve bilim adına bir kez kafa yormamış insanların, bu konular hakkında iki kelam da olsa korkmadan konuşabilen insanları, başka konularla ön plana çekmeye çalışanlar, insanlığını en fazla kaybetmiş kişilerdir.
Elbette gördük mikrofon karşısında kasılanları,gönlünden geçmeyenleri sırf insanları etkilemek ve "var olabilmek"adına karşı tarafa geçmeyen süslü ve ağır kelimelerle aktaranları. " Var olduğu hali" ile "görünmeye çalıştığı halinin" birbirini tutmayanları. Sahte konuşmaları, kelimelerle arası iyi olanların sahte açıklamalarını.
Bütün bunların yanında, bir de anlayışlı, özgür, saygılı bir toplum olmaktan bahsediyoruz öyle değil mi? Çıkıp iki kelam etmeye cesareti olmayanların, bir fikri olanları topluma çıkarmayacak hale getirmelerini nereye koymalıyız bilemiyoruz. İnsanlara karşı yapılan psikolojik ve fiziksel etiketlerle, kendini bu kadar kaybetmiş bir şekilde saldırmak, bunu yapanların aslında önce kendilerinin ne kadar çiğ insanlar olduklarının büyük göstergesidir.
Öte yandan hiç düşündünüz mü bu insanın ve yakınlarının, tüm bu alayları gördüğünde ve okuduğunda kendini nasıl hissedeceğini ? Mizah güzeldir fakat başkasını rencide etmediği sürece...
Lütfen mizahınız, başkalarını kendine kötü hissettirecek seviyeye gelmeden mizah olsun..