1930'lu ve 40'lı yıllarda laiklikle yatar laiklikle kalkardık.
Hatta rüyalarımızı bile laiklik prensibine göre görürdük.
Selamlaşmalar da laikliğe aykırı olamazdı. Mesela, sabahleyin "günaydın" derdik. Öğleyin "tünaydın" derdik. "Hayırlı sabahlar" laikliğe uygun değildi. Yurt dışına laikliğe aykırı seyahat yapamazsınız (hac farizası gibi)
1950'den sonra kısmî bir inkişaf görüldü. Artık sadece laiklikle kalkar olduk. Yani otururken Türk töresine göre ama "kalkarken" laiklik prensibine göreydik. 1980'li yıllardan sonra devletin laik olduğunu anlamaya başladık. Artık memurin takımı camiye gitme cesaretini gösterme "yiğitliği" arz-ı endam etti. Camii dışında toplu olarak (cemaat halinde) namaz kılmayı laikliğe aykırı gören bir kısım "devletlülerimiz" olsa da millet iplemez oldu onları.
Artık günümüzde her ağzını açan "laiklik" lafını etmiyor. Taşlar yerine oturuyor mu desem yoksa, yer taşları tanımaya başlıyor mu desem? MÜTEREDDİDİM. Uydurukça ve kıytırık ifadeyle “ikircilikliyim”…
…
LAİKLİK-2
CHP'li Kılıçdaroğlu meclis başkanı Kahraman'ın laiklikle alakalı değerlendirmesine yine kükremiş ve "istifa" etsin demiş.
Bunların meşhur tepkisi böyledir. Meclis başkanı "derhal" o koltuğu "terk etmeliymiş". Emredersiniz Sayın CHP'li başkan. Siz bulunduğunuz koltuğa "intikal" ederken selefiniz "istifa" etmişti, bu yönden "haklısınız"... Bu beylere göre; Meclis başkanı istifa etmeli ve CHP'nin "tensip" ettiği bir "sayın" oraya oturmalıdır.
Hadi oradan.
CHP'li Kılıçdaroğlu bir şey daha söylemiş. Demiş ki, "Ortadoğu'da olanları görmüyor musun?"... Neymiş efendim, Ortadoğu'da olup bitenler "laiklik" olmadığı içinmiş...
Bu kafayla devam edelim;
PKK'nın Diyarbakır'da tahrip ettiği Kurşunlu Camii "laiklik" eksikliğinden kaynaklanıyor, öyle mi? Dört ayaklı minarenin tahrip edilmesi de "laiklik eksikliğindendir" demek ! Yani PKK "laik" olsaydı ülkemiz terörü yaşamayacaktı, bu zihniyete göre... Bu ve benzeri çevreler jön Türklere benziyorlar. Jön Türkler de İngilizlerden aldıkları gaz ile meşrutiyetin her derde "deva" olduğunu zannediyorlardı. Aynı zihniyetin devamı olan İttihatçılar devam ettirdiler bu "günlük" siyaseti. Bunların yegâne maksadı günü kurtarmak ve partilerini iktidara taşımaktı. Nitekim 1913'de Babıali darbesiyle hükümeti ele geçirdiler. 1914'de tek partili rejimi tesis etiler. Daha sonra ülkeyi savurdular birinci dünya savaşına.
Tekrar dönelim laiklik meselesine.
Bizim memleketteki "laikçilere" göre rejimin temeli laikliktir. Hayır, bizim ülkemizde rejimin temeli millettir. İrade-i millidir. Türk milletinin tercihidir, rejimin temeli. Millet varsa devlet de vardır.
Millet ile devlet fikren ve zihnen bütünleşirse güçlü devlet olur.
…
FUTBOL
Futbol takımının birisi yenilmiş. Yenilen mi yoksa yenen mi hangisi olduğunu tam bilmiyorum.
Bunların taraftarlarından birisi sahaya atlamış hakemin üzerine çullanmış. Kafasını gözünü dağıtmış. Sahaya "yabancı cisim" atmışlar. (Yanlış yapmışlar "tanıdık" cisim atsaydılar) Televizyonlarda toz- duman. Kocaman kocaman adamlar işi gücü bıraktılar yorum yapıyorlar...
NAsıl bu hale geldik?
Türk futbolu niye böyle oldu? Etrafta binlerce insan var. Ortada 15-20 kişi top oynuyor. Seyredenler avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Yaşa, varol, falan filan... Küfür ve sövgünün bini bir para... Takımın birisi yenilir; kırılmadık cam kalmaz. Arabalar devrilir. SAtırlar çıkar piyasaya... Saldıran saldıran birbirine....
Spor mu bu yani?
Futbol spor değildir bence... Türkiye'de futbola harcanan para israftır ve yazıktır. Diğer spor dalları geliştirilmelidir. Yapılan bir hareketin spor olabilmesi için sağlığa uygun olması gerekir. Soruyorum; futbolun hangi saglığımıza uygun tarafı vardır?
Ses kirliliği futbolda...
Küfür kolleksiyonu futbolda. Satır, bıçak, sopa ve taş futbolda. Sadece duyguların olduğu bir meydanda mantık olmuyor işte. Her şey ortada.... İzahı gerektiren ilave bir hususa lüzum yoktur.
Akl-ı selim görür...
Görene...
Köre ne?