Dünya, kuyruklu yıldıza uydu indirilmesi ve 500 milyon km uzaktan bilgi alışverişi yapılmasını konuşadursun, ülkemizde hükümet karşıtlarının seviyesiz, yakışıksız ve sorumsuzca muhalefet tarzları hiçbir değişikliğe ve yeniliğe uğramaksızın devam ediyor…
Son günlerde ise çok daha senkronlu bir şekilde hareket ettikleri izlenimi oluşuyor, zira uzun süredir cumhurbaşkanlığı sarayı üzerine tüm hükümet karşıtları defaatle yayın yapmak suretiyle kamuoyunun dikkatine bu konu üzerine yoğunlaştırmak istiyorlar…
Axel Springer’in sahibi olduğu Bild gazetesinin Cumhurbaşkanlığı Sarayı için ‘’Türkiye’deki muhaliflerin yeni bir Gezi parkı isyanı için sembolü bu saray olacak’’ şeklinde haber yapması, ülkemizdeki cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili haberlerin ısrarla gündemde tutulmasına ışık tutması bakımından önemlidir…
Muhalefet görüşü altında son derece seviyesiz ve ahlaksızca sürdürülen bu ‘’operasyonlar’’, bir nefretin ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır… Söz konusu cenah iktidara olan muhalefetleri etkisiz kaldığı için İçlerindeki bu kin ve nefretle devlete muhalefet etme noktasına gelmişlerdir… Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı eleştirelim derken, devleti küçük düşürmekten, aciz gösterecek söylemlerden geri durmamaktadırlar…
Ülkede yaşanan her türlü olumsuzluğu, iktidara ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a taş atmak için kullanan bu jakoben takımı, iş kazalarından tutun, dikkatsiz ve kural tanımaz şoförlerin neden olduğu trafik kazalarında bile Recep Tayyip Erdoğan’ı sorumlu olarak göstermekteler… Bu açgözlülük ve kural tanımazlığın altında cumhuriyet döneminden bu yana devam eden, dinsiz eğitim politikalarının olduğunu hiç mi hiç söylemez hatta akıllarından bile getirmezler…
Son olarak Ermenek’teki lastik ayakkabı meselesinde dahi Recep Tayyip Erdoğan hedef tahtasına oturtulmuş, suçun sahibi ilan edilmiştir… Peki, şimdiye kadar göbeğini kaşıyan adam dedikleri, Ak partiye oy veren işçilerin başına gelen felaketleri ‘’müstahak’’ gördükleri Anadolu insanına karşı bu sevgi, bu merhamet nerden geldi dersiniz? Günlerdir ‘’Cizlavet’’ ayakkabıların tarihi seyrine gidecek kadar üstüne düşmeleri bu insanlara olan sevgi ve yardım etme duygularından mı geliyor dersiniz?
Son yaşanan olaylarda ‘’yerli ittifak’’ ın yeni bir hedef doğrultusunda son derece programlı şekilde hareket ettiklerini söylemek mümkündür… Bir yanda CHP gençlik kollarının Gezi Parkı’nda ‘’basın açıklaması’’ adı altında halkın sinir uçlarını yoklaması, bir yanda MİT’in CHP’yi karıştırdığı iddiasıyla CHP tabanında parti milliyetçiliği duygularının kabartılması, bir yanda ‘’otoriter rejime gidiliyor’’ yaygarasıyla halkın galeyana getirme çabaları…
Bir yanda ‘’Kutuplaşma’’ palavralarıyla birlikte daha önce aynı cümle içinde dahi yan yana gelmekten imtina eden camiayla ulusalcıların, solcuların birbirlerine haber paslaşmaları… Ayrıca Solcu ve ulusalcıların İktidara olan nefretlerinden dolayı camiaya karşı ‘’Stockholm sendromu’’ na tutulmuş olmaları…
Diğer yandan Camianın, ‘’savcının akıbeti’’ konulu yazılarla birçok çevreye üstü örtülü mesajlar vermesi, Müteşabih ayetlerle Din üzerinden korkutup milleti sindirmeye, oy tercihini değiştirmeyi ve mevcut iktidardan desteğini çekilmesini empoze etmek istemesi, bu çevrelerin hep aynı nehrin suyundan beslenmiş olmalarından kaynaklanıyor ki, bu nehir okyanus ötelerine kadar uzanıyor…
Bu ‘’şer ekeni’’ nin amacı ise, yeni bir Gezi olayları çıkartmak…. Bu bağlamda şu günlerde atılan ‘’ikinci gezi nasıl patlar’’ diye atılan manşetler endişelerini değil, temennilerini yansıtmaktadır…
Görünürde birbirleriyle zıt kutup bu olan çevreler, konu iktidarı ve Erdoğan’ı alaşağı etmek olunca, gizliden gizliye bir işbirliğine soyunuyorlar… Birbirinden tamamen farklı olan bu çevreleri, koro haline getirip düzenli bir ses çıkmasını sağlayarak kamuoyuna etki etmesine zemin hazırlayan ise elbette ‘’üst akıl’’ dan başkası değil…
Selametle…