Kusursuzluğun tutsağı olduk

Gülşen Yılmaz
“Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
Sevgim acıyor…”
 
Bizler 21. yüzyılın mutsuz insanlarıyız.
 
Kusursuz olmaya çalışırken bir girdaba sürüklenen, kendini karşısındakine beğendirmekle meşgul olurken, “Ben daha iyiyim bakın” derken, aslında içi boşalan, ruhu uçup giden, sadece madde halinde kalan insanlarız…
 
Mükemmeli arıyoruz. En kusursuz. En güzel. En yakışıklı. En zengin. En en enn… Her gün aynada baktığımız insanı bir süre sonra beğenmemeye başlıyor ve mutsuzluğun tohumlarını içimize yerleştiriyoruz.
 
Her insanın yaşamdaki yolunun farklı olabileceğini düşünmeyip, karşımızdaki ile kendimizi kıyaslıyoruz. Adeta bir yarışa girip yoruluyoruz. Farkına bile varmadan farklılaşıyoruz.
 
Artık küçük şeylerden mutlu olmak yerine büyük şeylerle doyumsuzluğa ulaşma peşindeyiz. Ama farkında değiliz ki ulaştığımız tek şey mutsuzluğun nirvanası…
 
Şöyle bir düşündüğümüzde dinlediğimiz şarkılar bile mutsuzluk üzerine kurgulanıyor.
 
Aslında bunlar yavaş yavaş oldu. İnsanlar önce duygularını körelttiler. Duygusal insanlara saf gözüyle bakmaya başladılar. Maddeci ve materyalist olmak üzerine methiyeler düzdüler. Ardından bu düzen içerisinde duyguları ile hareket eden, çıkar çatışmasına girmeden yaşamaya çalışan insanları da düzene uydurmak için ellerinden geleni yaptılar. Ve o bir avuç kalmış mutlu ve yürekli insanı da başkalaştırdılar.
 
21. yüzyılın mutsuz insanlarıyız dedim ya! Biz mutsuzluktan da beslenmeye başladık. Gazetede yapılan haberlerden ve hangisinin ne kadar okunduğundan gördüğüm kadarıyla insanlar, başkalarının hayatlarında yaşanan kan, vahşet, cinayet, gözyaşı haberlerini daha çok okuyor. En çok böyle haberler merak ediliyor. Tuhaf ama kültür, sanat, ekonomi, teknoloji haberleri;  asayiş haberlerinin yarısı kadar bile okunmazken, insanlar intihar haberine binlerce yorum yapabiliyor.
 
Üstelik en acı tarafı çocuklarımızı da bu ortamda yetiştiriyoruz. Mutsuz ama elinde son model telefonla başkalarının hayatını takip eden bir anne, ne kadar sağlıklı bir çocuk yetiştirebilir?
 
Ya da tek derdi daha iyi bir araba almak olan suratsız bir baba çocuğa nasıl bir merhamet duygusu aşılayabilir?
 
Hal böyle olunca evlilikler çıkara dayalı, ilişkiler pespaye şekillere dönüşüyor. Bütün evlilikler tek düze ve kapitalist hale geliyor. Bu evliliklerin çocukları karamsar, gülmeyi unutmuş, teknoloji aşığı robotlara dönüşüyor.
 
Oysa mutlu olmak için yalnızca gökyüzüne bakmak bile yeterli…
 
Formül çok basit. O eşsiz düzene ve ahenge kafanı çevir. Derin bir nefes al!
 
Kendine bir çiçek al. Yanından geçen bir hayvanı sev. Hayal kur. Yemek yap…
 
İnanın mutsuz olmayı becerebilmek büyük meziyet!