Ak Parti dış politikada aktif bir siyaset izliyor. Fiili bir adım atmadan önce olayın meşrûiyetini temellendirmek için mekik diplomasisi izliyor. Sonra da harekete geçiyor. Bunun ar kaplanında Türkiye’nin güvenliği sorunu var. Çünkü Türkiye yaklaşık 40 senedir PKK terörüyle boğuşuyor. Hala da boğuşmaya devam ediyor. Dış güçlerin maşası olan bu örgüt, Türkiye’nin kalkınma ve ilerleme hamlelerinin hızını kesmeye çalışıyor. Buna son yıllarda dış güçler tarafından üretilen Daiş gibi terör örgütleri de eklendi. İrili-ufaklı isim değiştirmiş birçok sol tandanslı Türkiye düşmanı örgütler de işin cabası.. Bunun için Türkiye şu anda bir yönden Suriye’de, bir başka açıdan Kuzey Irak’ta ve en önemlisi de Doğu Akdeniz’de bulunuyor.
Ben asıl bu makalemde Doğu Akdeniz bağlamında Libya üzerinde durmak istiyorum. Herkes bilir ki, dış sahada başarılı olmanın yolu, içerde oluşturacağınız güçlü birlikten geçmektedir. Türkiye’nin dışarıda attığı adımlar, güçlü Türkiye’nin ayak sesleridir. Türkiye sevmezlerinin, güçlenen Türkiye’nin durdurulması için son günlerde ülke içinde iç barışı bozmaya dönük kapalı-açık adımlar attıklarına şahit oluyoruz. Olup bitenler, aziz milletimizin gözünden kaçmamaktadır. Bunlardan birisi de “çoklu Baro” yasası karşısında istemezük naraları atmalardır. Neden rahatsız oluyorsunuz? Demokrasi çoğulculuk sistemi değil midir? Barolar, sizin özel mülkiyetiniz mi? Saltanatınızı mı kaybediyorsunuz, yoksa? Neymiş efendim Ak barolar geliyormuş? Siz yıllardan beri bu milletin dinine, diyanetine, değerlerine, karar ve iradesine en ağır bir şekilde saldırma yetkisini kendinizde bulacaksınız, bu arı kovanına çomak sokunca da vızıltıya başlayıp ağlayacaksınız. Bununla da yetinmeyip diğer sivil toplum örgütlerini hükumet aleyhine kışkırtacaksınız. Bütün bunlar sıradan olaylar değil. Büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin Anadolu içlerinde durdurulması oyunlarıdır. Milletimiz bunlara pirim vermeyecektir.
Türkiye kendi öz sermayesiyle özellikle makine kimya ve savunma sistemleri alanında çok güçlü adımlar attı ve atıyor. Kendi milli hamlelerimizle savunma sanayi alanında dış bağımlılıktan kurtuluyoruz. Bu da her alanda tesirlerini gösteriyor.
Türkiye’nin, Libya’nın meşru hükümetiyle yaptığı anlaşma, hem kardeş Libya halkına yardım etmek ve hem de Doğu Akdeniz’deki menfaatlerimizi korumak bakımından büyük önem taşımaktadır. Türkiye sadece Libya ile değil, Tunus, Cezayir ve Sudan’la da yakın temas halindedir. Hem Libya’da ve hem de ilişkilerini geliştirdiği ülkelerde üsler de kuruyor. Bundan da en çok Mısır ve İsrail rejimleri rahatsızlık duyuyor. Bu ve benzeri ülkeler başta olmak üzere ne yazık ki bazı Müslüman ülkeler; Katar, Libya ve Türkiye’yi ihvancı politika gütmekle suçluyorlar. Acaba neden Sisi rahatsızlık duyuyor? İsrail ise, daha çok tedirgin.. Sisi ve Netenyahu iktidarları Türkiye tarafından kuşatıldıklarına inanıyor. Özellikle halk desteğini kaybetmiş olan Sisi, kartondan bir kaplan olarak kendine göre kırmızıçizgiler ilan ediyor. Yıllardır İslam topraklarını işgal eden İsrail’e, Rusya ve Fransa’ya bir çift laf edemeyen bir ülke, kalkmış Müslüman bir ülkeyi tehdit ediyor. Doğrudur, Türkiye, bazılarının kalbine korku salıyor. Âdil yönetimler korkmasın ama zalim yönetimler korksun, bundan. Güçlenen Türkiye adalet, hakkaniyet ve barış üzerine kurulacak bir dünyanın öncü lideri olarak boy gösteriyor.
O halde gelin ey vatanperver olan insanlarımız! İçte ve dışta Türkiye aleyhine yürütülen oyunların tuzağını hep birlikte bozalım. İçte ve dışta ittihatı/birliği sağlayalım, tefrikadan/bölücülükten uzak duralım. Türkiye düşmanlarının değirmenine su taşımayalım. Sabreden, zafere erer. Akif’in dediği gibi: “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez/toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
Gün, birlik günüdür.