Kurutmalık telaşı

Büşra Gülşah İyikan
Kışın soframızı süsleyen kurutmalıkların zamanı geldi de geçiyor bile.
 
Hepimiz evimizde patlıcan, biber, kabak kurutup birde sıcaklar bitmeden acı sos kaynatırız. Ayrı bir telaşedir bizim için…
 
Ama bunları kışın yemesi de ayrı bir güzel olur. Annelerimiz eşlerimiz pazardan nasıl uygun fiyata alıp kurutabiliriz diye çaba harcayarak en güzel sebzeleri buluyorlar.
 
Bazen marketten bazen pazardan bazen de halden mis gibi sebzeleri evlerimize taşıyıp, kokulu kokulu kurutmalıklarımızı yapıyoruz. Her ne kadar dondurucular çıksa da kurutmalığın yeri hala başka...
 
Hanımların yaptığı kurutmalık sebzeler, bu zamanlarda hem sokak aralarında müstakil evlerin balkonlarını, bahçelerini hem de baharatçılardaki tezgâhları renklendiriyor.
 
Eskiden neredeyse her evde yapılan kurutmalıklar, son yıllarda ise yerini biraz hazır almaya bıraktı. Havaların ısınmasıyla birlikte hazır kurutmalık satışları da başladı.
 
Ne olursa olsun biz Türk milletinin en önemli yemek kültürlerinden birisidir kurutmalıklar.
 
Özellikle kış aylarında olmayan meyveleri, sebzeleri yiyebilmek için eskiden insanlar yazın bol bol alırlarmış. Daha sonra bunları kuruturlarmış. Annem hep söyler. “Kış ayında da afiyetle dolmalar yapar yerdik” der. O yüzden artık bolluk bereket varken kurutmalık yapmanın tam zamanı.
 
Deminde dediğim gibi artık çok fazla kişi evinde kurutmalık yapmıyor. Her şeyde olduğu gibi bunda da bazı değişiklikler oldu. İnsanlar artık bu ihtiyaçlarını baharatçılardan gideriyor.
 
Turistlerin de ilgi kaynağı oluyor kurutmalıklar…
 
Turistlerin bile ilgi gösterdiği kurutmalıkları, vaktimiz olmadığı için hazır almamız üzücü... Bence çocuklarımıza bu kültürü aktarmamız için önce kendimiz yapmalıyız ki gelecek nesiller de bilsinler.
 
Bu yüzden hazır almamamız lazım. Yeni nesil hiçbir şey bilmiyor. Her şeyi hazır elde edebiliriz zannediyor ama doğru iyi düşünmüyorlar maalesef. Kültürümüzü yaşatmamız için kendimiz yapsak daha elverişli olur diye düşünüyorum.
 
İyi günler…