Daha birkaç yıl öncesine kadar soruna teşhis bile konamamıştı. Teşhis koymak bir tarafa isim bile koyamadık on yıllar boyunca… Kürt müydü sorunun adı, Güneydoğu mu? Sosyalizm mi? Bölücülük mü?
Tüm bu tartışmalar bir tarafa sivil ölümlerin kimin eliyle geldiğinde bile uzlaşamayanlar hangi barışı getirecek topraklarıma…
…
Hayatlarında asker, polis gibi devlet memurlarından başka Türk görmemiş bir Diyarbakırlı, Hakkarili Şırnaklı ile lise sıralarında bir Kürt’le aynı sınıfta okumuş olmalarına okul hayatları boyunca üç kelimeyi geçmeyen muhabbetten başka sorun hakkında hiçbir fikri olmayan bir İzmirli, bir Bursalı bir Muğlalı çözemez bu sorunu…
Ya da siyaseten bir fikir üretmeyen MHP’nin mi çözmesini bekliyorsunuz? Yoksa HDP’nin sahte barış çığırtkanlığıyla mı hallolacak… Ya da CHP’nin meşhur 16 mı 19 mu olduğunu da Kılıçdaroğlu gibi benim de hatırlayamadığım sözde barış teklifi mi ilaç olacak?
Birbirlerine 180 derece zıt fikirlerle çözüm önerileri getiren insanlarla çözemezsiniz bu sorunu…
Hatta bunlar her karıştıklarında sorun biraz daha derinleştirir…
Tıpkı son 40 yıldır olduğu gibi…
…
Halbuki Konya öyle mi? Yüzyılların birikimiyle doğal yollardan oluşmuş bir kardeşlik bağı var bu Şehirde… Belki de hiçbir şehirde olmadığı kadar… Öyle Abdullah Ağralı çıkıp meclis kürsüsünden ‘Başkaldıranın başı kesilir’ diye haykırdığında hiçbir doğulunun anlayamayacağı bir bağdır bu… Hatta o haykırış hiçbir Batılının da çözemeyeceği bir sadakattir, derinlerde…
İşte bu yüzden, “Bu ülke ne Türklerin ne Kürtlerindir bu ülke ‘Bizim’dir kimseye yedirmeyiz onu” diye kürsüden tek cümlelik manifesto yazan Abdullah Ağralı çözer bu sorunu… Ya da yüzyıllardır hiçbir sorun yaşamadan bu toprakları paylaşabilmiş Kürt kimliğini muhafaza edebilmiş bir yöreden çıkan Ramazan Yaşar çözer mesela… Konya’daki Müslümanların kafalarındaki soru işaretlerini çözsün diye gözlerinin içine baktığı Prof. Dr. Orhan Çeker veyahut Prof. Dr. Sait Şimşek çözer… Ya da Konya ticaretinin önemli isimlerinden Tahir Şahin çözer… Bütün çocukluğu, tek kelime Türkçe bilmeyen Babaannesi ile tek kelime Kürtçe bilmeyen anneannesinin saatler süren sohbetlerine şahitlik eden biri olarak ‘Ben’ çözerim mesela… Ya da bir çocuğun en değerli zamanı olan üç aylık yaz tatilinin bir buçuk ayını Türkçe bilmeyenlerin, bir buçuk ayını Kürtçe bilmeyenlerin arasında geçiren bir Konyalının herkesten fazla söyleyecekleri var bu konuda…
…
Daha iyi kim yazabilir Konya’dan başka bu toprakların kardeşliğini…
500 yıldır sorunsuz, sıkıntısız süregelen…
Bu nedenle; bir şekilde Konya’da doğmuş, yaşamış Konya kültürünü almış ismi Ali, Hasan, Hüseyin olmuş, memleketi Hadim, Bozkır, Kadınhanı, Cihanbeyli fark etmeden kısaca; Konya modeli çözer ancak bu sorunu…
Konya modeli ne derseniz…? Kısaca;
Sevmektir. Saygı duymaktır. Komşu olmaktır. Arkadaş olmaktır. Cemaat olmaktır. Aynı safta yanyana durmaktır… Aşık olmaktır… Dünür olmaktır. Kader birliği yapmaktır… Konuşmaktır… Kırmamaktır… Birlikte yürümektir… Gülümsemektir… Sahip çıkmaktır… Günler süren Kürt düğününde tüm baş ağrılarına rağmen sabretmektir… Haftalar süren cenaze ağıdına anlam veremese de ‘Komşuluk hakkıdır’ diyerek iştirak etmektir… Her türlü propagandaya, her türlü karalamaya, her türlü yıkıma inat HDP’ye oy vermemektir… Kardeşlik hukukuna riayet etmektir… Bunu sadece bir gönül birliği olarak değil, bir taraftan da mecburi bir zorunluluk ve mecburi bir istikamet olarak görmektir…
…
Kimsenin farkında olmadığı şey şu ki; Türkiye Konya gibi yaşamayı öğrenemediği sürece sorun büyüyerek devam edecektir…