Çözüm sürecini sabote girişimleri dün oldu, bugün oluyor, yarın da sürecek. Kobani olayları ilk değildi. Daha öncesinde de onlarca provokatif olaylar oldu. Cizre olaylarının son olmasını temenni ediyorum. Ancak olmayacağını da biliyorum. Çünkü çözüm sürecinin Kürtler ve devletimiz için getireceği kazanımın düşmanlarımızın uykularını kaçıracak sonuçlara gebe olduğunu biliyorum. Bundan dolayı düşmanlarımız elinden geleni ardına koymayacaktır. Son ana kadar olayı sabote etmeye çalışacaktır. İç ve dış düşmanlarımızın Türkiye’ye ve halkımıza huzur ve barışı çok gördüklerini bilelim.
Yeni oyunun adı Kürtleri birbirine düşürmek. Kobani olayları sırasında da PKK ve HDP’lilerin hedefinde HÜDA-PAR’lılar vardı. Peki HÜDA-PAR neden hedef alınmaktadır? Bunun en basit cevabı, PKK ve HDP’in bölgede kendine rakip istememesidir. Bir başka cevabı derin güçler veya üst akıl bir “Kürt iç savaşına zemin hazırlıyor” olabilir.
HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun sözleri dikkatle okunmalı. ABD’nin Adana Konsolosu’nun bölgeyi her ziyaretinden sonra olaylar çıktığına dikkat çeken Yapıcıoğlu’nun ilk uyarısı hükümete. “Devlet, PKK’nın arkasındaki halk desteğinin azalması için katliam yapmasına bilerek mi göz yumuyor? Her olayı provokasyon olarak isimlendirip provokatörlerin kim olduğuna cevap vermeden hiç kimse bu olayın sorumluluğundan sıyrılamaz” diyen Yapıcıoğlu’nun ikinci uyarısı kendilerine saldıran PKK ve HDP’ye.
“Saldırıların devam etmesi halinde halk kendini savunma pozisyonuna geçecektir. Kürtlerin iç çatışması herkesten önce Kürtlerin felaketi olur. PKK’ye ve HDP’ye sesleniyorum, ‘Kürtlerin kendi arasında çatışması hiç kimseye fayda sağlamaz. Çatışma bölgeyi tamamen bir kaosa ve Türkiye’deki bir iç savaştan önce belki de Kürtlerin kendi arasındaki bir iç savaşla gündeme gelir” uyarısında bulunuyor.
“Saldırılar mütemadiyen devam ederse, bıçak kemiğe dayandığında halk kendisini savunma pozisyonuna geçmek zorunda kalacaktır” sözü ile de tüm Türkiye’yi uyarıyor.
Medyada “HÜDA-PAR, PKK’yı bitirecek aktördür” temasıyla bölge insanına gaz verenleri daha dikkatli ve sağduyulu olmaya davet ediyorum. KCK’nın, HÜDA-PAR’ı hedef alarak , “başka illerde de, Cizre benzeri çatışmalar yaşanabilir” açıklaması da olayların basit, plansız, fevri gelişen olaylar olmadığını gösteriyor. Anlayacağınız, tüm çözüm süreci düşmanları sahada.
Çözüm sürecinde, devlet dikkatli, HDP de samimi olmalı…Cizre’ye “provokasyon” diyorsan çatışmada ölenin cenazesine parti olarak gitmeyeceksin. Tabanına ve seçmenine bu mesajı vereceksin ki, bu provokasyonlara halkı, tabanını ve seçmenini taşeron yapmasınlar, onlar da bu oyuna gelmesin. Kobani, Cizre, Hakkari….bu senaryolar sahneye konmaya devam edecek. Önemli olan bu senaryolarda figüran ve oyuncu olmamaktır. Devlet, HDP ve halk olarak.
Benim uyarım da şu, “Bu ülkeyi bölünmenin ve kardeş kavgasının eşiğine sürüklenmekten kurtaracak şey, etnik bilinç değil, ümmet bilincidir.” Özelde HÜDA-PAR’a, genelde de bölgenin duyarlı Müslüman Kürt halkına, ümmet bilinciyle, gösterdiği sükûnet, sağduyu ve basiret için teşekkür borcumuz var. Benzer, sağduyu ve sükûnet açıklamalarını ve uygulamalarını HDP’den de beklemek hakkımız.
Hükümet ve HDP’nin olayları ilk günden “provokasyon” olarak tanımlayıp yaptıkları uyarıları HDP seçmeninin özellikle dikkate alması gerekiyor. HDP’nin provokasyon dediği olaylara karışmak izahı yapılabilir bir durum değildir. Parti katılmayın dediği halde birileri bu olayları başlatıyor ve tırmandırıyorsa, devletin de HDP’nin de bu kişilerden hesap sorması lazım. Aksi halde HDP’nin çözüm sürecindeki samimiyeti ciddi bir yara alır.
Çözüm sürecine yönelik herkes kendisine biçilen rolü oynuyor. Dost dostça, düşman düşmanca. Ancak bölgede yaşayan Kürtler, oynanan oyunun dışında; barışın ve devletin gücünü yanında hissetmek istiyor. Tabi tüm Türkiye de…
Yoksa kanlı günler çok da uzağımızda değil…Bunun için seçenekler bile hazır. Devlet-PKK veya PKK-HÜDA-PAR arasında. Çözüm sürecinin başarısı dışında hiçbir ihtimal bu seçenekleri ortadan kaldıramaz…