Çok manidar bir atasözü vardır: Nabza göre şerbet vermek.
Hz. Musa döneminde insanlar sihir büyü işlerine fazlaca merak salmışlardı. Allah (cc.) Hz. Musa’ya asasının yılana dönüşmesi, elini koynuna sokup bembeyaz çıkarması gibi mucizeler öğretmiştir. Böylece sihirbazlar ilk iman eden müminler olmuştur ki bu şaşılacak bir durum değildir. Çünkü onlar bu mucizelerin sihir olmadığını bilecek kadar usta idiler. Hz. İsa döneminde insanlar sağlık bilimlerine çok merak duymuşlar. Onlara cevap niteliğinde yüce Allah Hz. İsa’ya ölüleri diriltme mucizesi vermiştir. Böylece kendine iman edenler artmıştır. Hz. Muhammed (sav) dönemine geldiğimizde ise Arap yarımadasında dönemin putperest Arapları şiir ve hitabette üstün yetenek sahibiydiler. Kuranı Kerim, anlayabilsinler diye Arap dilinde ve muhteşem bir üslupta indirilmiştir. Öyle ki bu kitabı en usta şairler dahi okuduklarında bir beşere ait olamayacağını anlamışlardır. Hemen iman etmişlerdir. Başta da dediğim gibi Rabbimiz her dönemin insanına göre şerbet vermiştir. Yüce kitabımız Kuranı Kerim en üstün belagata sahiptir.
Amacımız Kuranı Kerimimizdeki sanatları görüp hayranlığımızı artırmak, tefekkür etmek. Unutmayalım ki Rasulüllah (sav) bir saat tefekkür bir sene (nafile) ibadetten daha hayırlıdır demiştir.
Ödünç almak manasına gelen istiare bir kelimenin manasını geçici bir süreliğine diğer bir kelime hakkında kullanmaktır. Teşbihin iki temel unsurlarından benzeyen veya kendisine benzetilenden biriyle yapılan teşbihe istiâre denir.
“Rabbim, dedi, kemiklerim gevşedi (de dökülüyor) benden. İhtiyarlıktan da saçım başım (beyaz) alevlerle tutuştu.” Meryem 4
"Topluca Allah'ın ipine sarılınız." Al-i İmrân, 103. Ayette, kulun Allah'a güvenmesi, ona dayanması kötülüklerden kurtulması, tehlikeye, uçuruma düşenin yukarıdan sarkıtılan ve kopma ihtimali olmayan sağlam bir ipe yapışmasına istiâre edilmiştir.
Nida, içinde bulunulan duygu ve heyecanları ifade etmek için yapılan bir söz sanatıdır. Sanatçı, duygu ve heyecanlarını coşturan olayları, varlıkları, durumları hayalinde canlandırır, sonra nida sanatı ile bunları açığa çıkarır:
“Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr eden kimse iyice sapıtmıştır.” Nisa 136
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.”Hucurat 13
İstifham, soru demektir. Hayret, şaşırma, hüzün, nefret gibi değişik duyguların etkisi ile ortaya çıkan bir sanattır. İstifhamda sanatçı soru sorar, ama bu sorusuna cevap beklemez, çünkü sorunun cevabını kendisi bilir. Amaç dikkat çekmektir, heyecan ve duyguları açığa çıkarmaktır.
Maun suresi 1. Ayette “Dini yalan sayanı gördün mü?”
“Nedir o hutame bilir misin?” Hümeze 5
“Binasını Allah’a saygı ve O’nun hoşnutluğunu kazanma temeli üzerine kuran mı daha iyidir yoksa binasını kaymak üzere olan bir uçurumun kenarına kurarak onunla birlikte cehennem ateşine yuvarlanan mı?” Tevbe 109
Söz sırasında, herkesçe bilinen bir olayı geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye, bir inanca işaret etmeye, onu anımsatmaya telmih denir.
“Bir gün Yûsuf, babasına demişti ki: “Babacığım! Ben rüyamda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederken gördüm.” Babası, “Yavrucuğum” dedi, “Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma, sonra sana tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.” Anlaşılan böylece rabbin seni seçecek, sana rüyada görülenlerin yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrâhim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya‘kūb soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Kuşkusuz rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” Burada tahkiye etme sanatını da görüyoruz. Rabbimiz Hz. Muhammed (sav)den yüzyıllar önce yaşamış olan Hz. Yusuf, Hz. Yakup, Hz. İbrahim ve Hz. İshak peygamberlerin isimlerini zikrederek onları telmihte bulunmuş.
Karşıtlık, karşı olma durumudur tezat. Sanat olarak ise, bir cümle ya da mısrada karşıt anlamlı sözcüklerden hareketle iki zıt düşüncenin karşılaştırılmasına denir.
“Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır.” İnşirah 5-6
“Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.” Naziat 29
Betimleme esasen edebi sanat olmasa da tahkiye edilen edebi türlerde yazarın başvurduğu, sıfatlarla resim yapma sanatıdır. Şu sureyi okuyan kaç kişinin gözleri önünde ayetler canlanmaz ki?
“Güneş dürülüp karardığında; Yıldızlar dökülüp söndüğünde; Dağlar sökülüp yürütüldüğünde; Doğuracak develer başıboş bırakıldığında; Yabani hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde; Denizler kaynatıldığında; İnsanlar (amelleriyle) eşleştirilip (buna göre) şekillendirildiğinde; Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda; Defterler ortaya serildiğinde; Gökyüzü sıyrılıp açıldığında; Cehennem ateşi harlatıldığında; Cennet yaklaştırıldığında…” Tekvir 1-14
Yalnızca mübarek gecelerde ölmüşlere bağışlamak niyetiyle değil de anlamak, tefekkür etmek ve yaşamak niyetiyle okununca yüce kitabımız bize pek çok öğütler verir. Yaşayanlardan olmak niyetiyle. Selametle kalınız.