Kültürel faaliyetler ve boş koltuklar…

Hayrettin Atak

Bu sonbahar bir başka hareketli geçti Konya’da… Özellikle Ekim ayı kelimenin tam anlamıyla bir “Kültürel ay’dı” Bir faaliyet bitmeden hemen diğeri başladı… Bir seminer, konferans ya da çalıştaydan çıkıp diğerine koştu Konya…

O derece hareketliydi ki günler nasıl geçti bu koşuşturma kimse anlamadı… Bu hareketlilik hızını  yitirmeden son birkaç güne kadar devam etti. Bir bakıma “Aydınlanma Ayları” gibiydi sonbahar Konya için…

Kimlerin başarısı ise kutlamak gerek…

Bir de işin başarısız kısmı vardı yeri gelmişken ondan da bahsetmek gerek. Özellikle bazı kültürel faaliyetler söylemek istemiyorum ama tam bir fiyaskoydu…

Kimse gitmedi, dikkat çekmedi… Konuşanlar boş sıralara konuştu… Yapıldı mı yapılmadı mı kimse bilemeden rüzgar gibi geçti gitti… Hangilerinin olduğunu söylemeye gerek yok... Hafızalarda bile yer etmedi bazıları…

Tüm bunlar muhteşem faaliyetleri gölgelemez elbet… Yada bir faaliyetin büyükülüğü ve kalitesi gelen sayısına göre de ölçülemez asla, kabulümüz…  

Ancak gerek konu bakımından gerek katılımcılar bakımından ‘tarihi’ olarak nitelendirilebilecek faaliyetlerin bazılarına sadece boş koltuklar tanıklık etti… Gerek harcanan emek gerek harcanan para açısından “keşke” dedirtmemeliydi sonuçta bu çalışmalar…

Eksiklik gerekli tanıtımın yapılmamasında mıdır? Fizibilite eksikliğinden midir?  Alt yapıdan yada üst yapıdan mıdır? Konuların yanlışlığında mıdır? Gerekli itinanın gösterilmemesi midir? Organizasyon eksikliğinde midir?

Tüm bu soruların yanıtı için tek tek her faaliyetin incelenmesinde fayda var… Çünkü her faaliyetin kendine göre bir başarısızlık sebebi var kanaatimce…  

Hataların tekerrür etmemesi en büyük dileğimiz… Çünkü sonuç alınmamış bu çalışmalar için ciddi paralar harcanıyor… İnsanların bazen başarısız olma şansları yoktur… Çünkü dökülen Milletin parası… İnsanların kendilerini anlamadığı bahanesine sarılmakta başkalarının adeti…

Türkiye’nin ya da dünyanın en iyi bilim adamlarını getirtip boş sıralara konuşturmak yerine, bir okul kütüphanesine o bilim adamının 50 kitabını alıp koysanız daha büyük bir kültürel faaliyet yapmış olursunuz… O derece az ilginin olduğu faaliyetler oldu çünkü…  

“Hangisinin ilgi çekeceğini nerden bilelim” demezsiniz herhalde…

Bildiğinizi için o makamlardasınız sonuçta… Değil mi?

…   

Aydınlanma dönemi demişken… İnsanların ve toplumların aydınlanma dönemleri vardır. Genel de büyük tarihi olaylardan sonra yaşanır. Avrupa’nın aydınlanma döneminin İstanbul’un fethiyle başlaması gibi… Ya da en basitinden ustasından tokat yiyince koyduğu anahtarın yerini hatırlayan çırağın yaşadığı aydınlanma gibi… Uçağın düşürülmesinin ardından yeni bir aydınlanma çağı yaşıyor Ruslar. Ne kadar düşman olduğumuzu hatırladılar mesela. Bir ampül yanınca kafalarının üstünde Türkiye’nin terör örgütlerine verdiği desteği görmeye başladılar bir anda… Gördükleri her tırı Petrol tankeri şeklinde görüyorlar mesela… Son yüzyılda kazandığı bir tek savaş yoktur ama artistik yapmayı hatırladılar yeniden… 2. Dünya savaşını bile Amerika’nın savaşa girmesiyle kaybetmekten kurtuldular hatırlamazlar ama… Her şeyi hatırladılar da Afgan dağlarında kaybettikleri savaşı hatırlamadılar bir… Onu hatırlatmakta bize düşecek bu gidişle limon kafalılara…  Niye mi bu kızgınlık? Rusların gazını almada ayarı kaçıran Putin yüzünden… Yoksa ortada sadece iki taraflı bir gaz var… Bunu da biliyoruz…