Dünya inanç ve kültür tarihinde çok önemli izler bırakmış uğruna savaşlar yapılmış, tarihin hiçbir döneminde önemini kaybetmemiş şehirler vardır. Bu şehirleri sadece adıyla zikretmekten hayâ ederiz. Bu beldelere karşı hürmet, muhabbet ve saygımızı göstermek için sadece Mekke demeyiz "Mekke-i Mükerreme" deriz. Çünkü İçinde Allah (c.c.)'a ibadet edilmek üzere insanlar için yapılmış ilk mâbedimiz Kâbe oradadır. Hz. Âdem’den son Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'e kadar birçok peygamberin hatıralarını taşır. Medine demeyiz çünkü Peygamber efendimiz (s.a.s) oradan dünyayı aydınlattığı için "Medine-i Münevvere" (Nurlu şehir) deriz. Bunun yanında Kudüs demeyiz "Kudüs-ü Şerif" deriz.
Kudüs, birçok peygamberin ya uğradığı ya da ikamet ettiği, dualarında unutmadığı, hak için mücadelelerde bulunduğu ve kabirlerinin bulunduğu bir yerdir. Aynı zamanda İslâm'ın ilk kıblesi, birçok ayetin tecelligâhı ve ilk kıblemiz Mescidi Aksa’nın bulunduğu mübarek bir beldedir. Bu bakımdan Kudüs, yükselmenin ve yücelmenin mekânıdır. İsrâ suresinde belirtildiği gibi etrafı mübarek kılınan miraç hadisesinin başlangıç mekândır.
Bu kadim beldelerin içerisinde en hüzünlüsü en öksüzü maalesef Kudüs’tür. Üç büyük din için kutsal kabul edildiği halde Osmanlıdan sonra hoşgörünün kaybolduğu bir türlü sevginin ve adil bir barışın sağlanamadığı bir yer olmuştur. Müslümanların kan ve gözyaşlarının hiç dinmediği zulmün hâkim olduğu bir şehirdir. Sadece boynumuzu değil, belimizi de büken ve en çok da kalabalıklarda hissettiğimiz yalnızlığımızın adıdır. Özellikle Ramazan ayında iftar sofralarında lokmaların boğazlarımıza düğümlendiği sahurlarda dua ve yakarışların arşı titrettiği şehirdir Kudüs. Selahattin Eyyubi’nin “ Kudüs kan ağlarken bana gülmek haramdır” diye ahdettiği bir ümmet ve aynı zamanda insanlık davasının adıdır.
Hemen her yıl olduğu gibi bu Ramazan ayında da işgalci İsrail saldırganlığı son birkaç gün içerisinde yeniden ivme kazandı. Müslümanların nesiller boyu yaşadıkları Kudüs mahallelerinden atılmaya çalışılması ve Kudüs'te Mescid-i Aksa’ya yönelik engellemelerle tacizlerle yeni bir zulüm dalgası başlattı. Maalesef bu zulme ülkemiz başta olmak üzere birkaç İslam ülkesinin dışında tepki verilmemesi İslam dünyasındaki parçalanmışlığı gözler önüne sermektedir. Kudüs’ün özgürlüğü, İslam dünyasının birlik ve beraberliğinde gizlidir. Bugün Kudüs’te yankılanan feryat ve figanlar İslam dünyasının acı veren bölünmüşlüğüdür.
Oysa Kudüs, İsrail’in çok ‘üstün’ zekâsı ve stratejileri olduğu için değil, İslam dünyasının bir stratejisi ve planı olmadığı için bu haldedir. Kudüs, Yahudilerin birlik içinde olmasından değil, İslam dünyasının param parça olmasından dolayı esirdir. İslam dünyası üzerine serpilmiş olan bu ölü toprağından kurtulmadıkça bu acılar yaşanmaya bu görüntüler yürekleri sızlatmaya devam edecektir. Oysa Kudüs davası bir toprak parçasına sıkıştırılacak, belli bir ırka mal edilecek kadar basit değildir. Hz. Ömer’in İslam ümmetine emaneti, Yavuz Sultan Selim’in bize emanetidir. Kudüs bizim ilk kıblemiz, Peygamberimizin Miraç’a çıktığı kutsal mekân olduğu için bir yönüyle kulluk davasıdır. İnanıyoruz ki Kudüs’ün yüzü elbet bir gün gülecektir. Elbet seherlerde edilen dualar karşılık bulacaktır. Rabbim tüm İslam beldelerini korusun ve yüceltsin. Selam ve dua ile.