Tarihi ve dini tahrif eden bir ideoloji olarak Siyonizm seçilmişlik sanrısının neden olduğu küresel ırkçılığın lokal versiyonudur, bu yönü ile de Hitler faşizminin İsrail devlet mekanizmasında yeniden üretilmesidir.
1897 İsviçre Basel Siyonist Kongresinde çizilen yol haritasında en önemli aşama İsrail Devletinin Kudüs merkezli olarak kurulması kurgulanmıştı. 14 Mayıs 1948'de gasp edilen topraklar üzerinde Kudüs merkezli İsrail'in kurulduğu ilan edilerek kurgu hayat buldu.
Bu topraklarda yüzlerce yıldır yaşayan 500 binden fazla Filistinli Müslümanı göçe zorlayarak, tehcir ederek, tehcir edilen toprakları işgal ederek, gasp ederek, bir soykırım yaparak kurduğu devletin kuruluş gününü, yalnız Filistin’de değil tüm İslam dünyasında ve mazlum coğrafyalarda Felaket Günü anlamında NEKBE olarak kutlanmaktadır.
İran içlerinden Akdeniz’e kadar bölgeyi Fransız-İngiliz nufuz bölgelerine ayıran ve kukla devletçikler ile bölgeyi yönetmeyi kurgulayan 16 Mayıs 2016 tarihli Sykes-Picot Anlaşması Nekbe’nin irade beyanıdır. Ardından 2 Kasım 1917’de İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour, Siyonist lider Lord Rothschild'e bir mektup göndererek Filistin topraklarında Yahudi devleti kurulması için İngiliz hükûmetinin destek vereceğini taahhüt etti. Balfour Deklorasyonu olarak anılacak bu mektup, Filistin’e Yahudi göçünü hızlandırdı ve bir süre sonra Yahudi göçmenlerle yerleşik Filistinli Müslümanlar arasında çatışmalar başladı. 11 Aralık 1917’de Osmanlı Kudüs'den ayrıldığından beri de coğrafyada kan ve gözyaşı hiç bitmedi.
Yüzyıllık bir süreçten bahsettik.
15 Temmuz 1099’da Haçlı işgali sonrasında Kudüs, iki gün içinde 70 binden fazla Yahudi ve Müslümanın katline şahitlik etti. Bugün aynı Kudüs, Babil sürgünü ve 1099 Haçlı soykırımı da dahil olmak üzere tarihinin en kanlı soykırımına şahitlik etmektedir.
Osmanlı'nın coğrafyadan çekildiği günden beri devam eden yüzyıllık acı ve gözyaşının sonlanır mı?
Nasıl zulüm, gözyaşı ve kan içerisindeki coğrafyaya 638’de Hz Ömer ile beraber adalet, sükunet, esenlik geldi. Ancak sonrasında iç çatışmalar, iktidar mücadeleleri coğrafyayı Haçlı işgaline açık hale getirip 460 yıllık esenlik ve barış günlerinin 1099’ta nihayete ermesine neden oldu ise ki bu Kudüs tarihine konan ilk parantezdi. Bu paranteze rağmen cennette kurulan şehir Kudüs, Tam 88 yıl sonra şarkın en sevgili sultanı Selahaddin Eyyubi ile özgürlüğüne kavuştu ve tam 730 yıl Kudüs adaletin, sükûnetin, barışın şehri oldu. Aynı şekilde 1099’da Haçlı işgali ile açılıp Selahattin Eyyubi'nin Kudüs’ü fethettiği gün 1187’de kapatılan parantez gibi, 1917’de açılan parantez de yine kapatılacak ve Kudüs yine islamla kucaklaşacak.
Ama;
İsrail'i durduracak Selahaddin'e ihtiyaç var.
İsrail'i durduracak Selahaddin stratejilerine ihtiyaç var ve Selahaddin'in etrafında kenetlenmiş bir ümmete ihtiyaç var.
Selahaddin Eyyubi de Kudüs'ü özgürleştirmek için mücadeleye girdiğinde, pek çok müslüman yöneticinin, emirin, sultanın Selahaddin engellemek için haçlılarla dahi ittifak yaptığını biliyoruz. Bugünde çok fazla bir şey değişmiş değil, tarih tekerrür ediyor. 12. yüzyılda yaşananların 21. yüzyılda yeniden yaşıyoruz.
Kudüs, islamla yeniden kucaklaşacak. Bu mümkün.
Mümkünlüğünü ilme’l-yakin biliyorum, tarihi tecrübe bu mihvalde.
Ayne’l-yakin biliyorum, Kudüs’lü çocukların gözlerindeki öfkeyi de ve İsrailli teröristlerin gözlerindeki korkuyu da gördüm.
Hakk’l-yakin biliyorum. Kudüs, Bizim ilk kıblemiz, cennette kurulan şehrimiz.
Selahaddin'i bekleyen bu ümmete bir ümit ve dahi Selahaddin’i bekleyen ümmet olduğumuzun delili olsun diye bir sivil haykırışta bulunmak istiyorum;
Yüzyıllık parantezin kapatılma zamanı gelmiştir. Kudüs’ün islamla tekrar kucaklaşmasının vakti gelmiştir.
Allah’ın izni ile yüzyıllık parantez kapatılacak ta…
Siz ne yapacaksınız!
İmtihanımız bu…
Devletin yapması gerekenler var,
STK’ların yapması gerekenler var,
Gazetecinin, sanayicinin, tüccarın, çiftçinin, akademisyenin, öğretmenin, öğrencinin hulasa fert fert her birimizin yapması gerekenler var.
Tabi, asırlık parantezi kapatma gibi bir iddiamız var ise.
Yapılması gerekenleri bir sonraki yazımızda takdirlerinize sunacağız.
Bir not;
Geçen hafta Konya Sivil Toplum Kuruluşları, platforma dahil STK yöneticilerinin katılımıyla Kudüs konulu bir basın açıklaması yaptı. Konya'nın bu konudaki hassasiyeti nedeniyle miting düzeyinde bir katılım oldu. Teşekür ediyorum. Yine hafta içinde İHH’mız, bir gün sonrasında Memur-Sen İl Temsilciliğimiz araç konvoyu ile farkındalık oluşturdu. Basın açıklaması ile tepkisini koydu. Anadolu Gençlik Derneğimiz de Cuma namazı sonrası giyabi cenaze namazı ve basın açıklaması ile yaptı. Demek istiyorum ki;
Konya refleksleri güçlü bir şehir; üzerine düşeni yaptığı gibi Türkiye’ye de rol modellik yapıyor. Elhamdulillah…