15 Temmuz;
-Türk Milleti’nin merhametini en adice kullanmış,
-Bu Milletin veren el olma hassasiyetini riyakârca suiistimal etmiş,
-Milletin maneviyatını güzelleştiren en güzel değerleri kirletmiş,
-Gerçek vakıf insanlarına en büyük darbeyi vurmuş,
-Devletin en can alıcı yerlerine yerleştirdiği satılmış beyinleri ile bu Milletin ümüğüne çökmüş,
-Milletin en kıymetli evlatlarına kurdukları kumpaslarla itibar katline girişmiş,
-Milletin seçtiği insanları kirli kumpasları ile alaşağı etmeye çalışmış,
-Bu vatan topraklarını yedi düvelin işgâline açık hâle getirmek için en âdi darbe girişiminde bulunmuş bir ihânet çetesinin gün yüzüne çıktığı gündür.
Yazılarımızı takip eden dostların hak vereceği üzere bu tespitimiz yeni değildir. 2012 ila 2016 yılları arasında yazdığımız yazılarımızla bu ihanet çetesine karşı verdiğimiz mücadeleye, gazetemizin arşivi en temiz şahittir.
15 Temmuz hain darbe girişiminin hemen sonrasından bu yana gerek yazılarımda gerekse sosyal medya paylaşımlarımda birçok defa şunu da yazdım fakat bu konuda bir şey yapıldığını görünceye kadar bıkmadan usanmadan aynı şeyi yazmaya devam edeceğim.
Demiştim ki: Fetö’nün beyni satılmış itlerinin, bu Milletin kaderini bir uçurumun kenarına getirdikleri hain darbe girişiminden önce devletimde yetki almış şahısların ne olduklarının ya da ne olmadıklarının ve bunların samimiyetlerinin tespitinde; bu şahıslara 15 Temmuz gecesi sokakta mıydın yoksa yatakta mı, sorusunun sorulması ve doğru cevabı veremeyenlerin, kem küm edenlerin, mazeret üretenlerin sorgusuz sualsiz görevden alınması gerekmektedir.
Evet, bunu demiştim ve en iyi Fetö detektörü olarak bu samimiyet testini görmüştüm.
Maalesef ki geldiğimiz noktada, bu zamana kadar devletimizin bu yönde bir çabasını göremedim.
15 Temmuz gecesini sokakta değil yatakta geçiren ve o gece kavganın galibini bekleyen omurgasızlar, sabahında devletimin bu PİÇ’leri (Paralel İhanet Çetesi) enselediğini görünce, sonraki geceleri demokrasi meydanlarını samimiyetsizlikleri ile kirleterek geçirdiler ve kendilerini gizlediler, kriptoluklarını tahkim ettiler.
Fetö’nün bürokrasiye hakim olduğu en kirli zamanlarda yetki almış bu kriptoların en iyi yaptığı iş olan riyakarlık ise, kendilerinin saltanatının devamında en büyük besinleri oldu.
Öyle düşünüyorum ki; bu kriptolar daha da semirdiler ve giydikleri çeşitli gömleklerle zihinlerindeki ihanet ateşini de kuvvetlendirdiler.
Hepimizin en iyi bildiği üzere Fetö’nün kumpas kurarak itibar katline giriştiği insanlardan biri Fenerbahçe eski başkanı Aziz Yıldırım’dır. Aziz Başkan, geçtiğimiz günlerde dedi ki: “Fetöcülerin amacı Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmekti. Sanmayın ki Fetöcüler bitti. Daha da güçlendiler. Birçok tarikatın içine sızdılar. Onlardanmış görünerek devlette kripto olarak ihanetlerine devam etmektedirler. Bilinsin ki 3 Temmuz’dan daha güçlüler.”
Evet, Aziz Yıldırım kendisine kurulan kumpastan kıl payı kurtuldu fakat onun kadar şanslı olamayan bu Milletin nice kıymetli evlatları itibar katline uğratıldı ve hatta canları alındı.
Sıradan bir tehlikeden bahsetmiyorum.
Devlet adamlarımızın sergiledikleri tutarsızlıklar yüzünden Fetö kendine yeniden ihanet zemini arayışına girişmiş durumdadır. Bu konudaki en kirli aparatları da bürokrasideki kriptolarıdır.
Gördüğüm kadarıyla devletimin bu kriptoları tespit niyeti de yok. Şayet olsa idi, 15 Temmuz gecesini yatakta geçirmiş yetki sahiplerinin kirli saltanatlarına devam etmelerine müsaade etmezdi.
Fetö’nün kriptoları, kurdukları kirli kumpaslarla bir yandan itibar katline, bir yandan da kıymetli evlatları devletine küstürmeye devam ediyorlar.
Bu büyük tehlikenin önünü almaya niyetli bir girişimin olmaması, bu Milletin kaderinde ‘eyvah’ denmek durumunda kalınacak bir günü de mukadder hale getirir, Allah muhafaza!
15 Temmuz öncesinde bu ‘PİÇ’lere karşı yazdığımız yazılara, en yakınımızdaki arkadaşlar bile, haksızlık yaptığımı, bunların böyle insanlar olmadıklarını söylüyorlardı.
15 Temmuz ihanet girişimi, bu dostlara bu PİÇ’lerin gerçek yüzünü gösterdi fakat nedense devletim bunların kriptolarının saltanatına müsaade ederek, bu milletin evlatlarını bir çıkmaza doğru sürüklüyor.
Kabiliyetten değil kurbiyetten ve riyakârlıktan güç devşirerek bürokrasiyi ele geçiren bu şahıslara karşı, milletin evlatlarının gayretini yücelterek bürokraside ehliyeti tesis niyetini ve girişimini ortaya koyamayacak devlet adamları, bu vebalin altından kalkamayacaklardır.
Söylemiş olalım.