Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakımlar İdari Sorumlusu ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sema Turan, AA muhabirine, Aralık 2019'da Çin'in Vuhan kentinde görülen ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını ile mücadele sürecinde aşı ve yeni varyantların etkisine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Salgının ilk dönemlerindeki virüs yapısının zamanla değiştiğini belirten Turan, son olarak Omicron varyantının etkin olmaya başladığını söyledi.
Turan, Omicron varyantına bağlı hastalık şiddetine ilişkin sonuçların, bu virüsün artık mevsimsel grip benzeri bir klinik tablo yarattığını gösterdiğini ifade ederek hastalığın ağırlığının düşük olduğunu vurguladı. Bu durumun, hastaneye yatış ve yoğun bakım ihtiyacı üzerinde olumlu etki yaptığını dile getiren Turan, "Sadece 65 yaş üzeri, ek hastalığı bulunan, bağışıklık sistemi sorunu bulunan bir grup hastada, Kovid dışında başka bir virüs de olsa ağır klinik tablo gelişebiliyor. Şu anda da yoğun bakım alan Kovid pozitif vakalarda bu durum yaşanıyor." bilgisini verdi.
ABD'de son dönemde ortaya çıkan ve Omicron varyantının alt tipi olarak tanımlanan, "Kraken-XBB.1.5" olarak isimlendirilen mutasyona ilişkin de Turan, "Avrupa ve Amerika'da hastalık seyrinde bir pik yaşandığında, bundan yaklaşık 3-4 hafta sonra ülkemize yansıması oluyor. Bu yansımayı, söz konusu varyantta da görebiliriz." diye konuştu.
Turan, yeni varyantın hastalık şiddeti üzerinde nasıl bir etki yaptığının önem taşıdığının altını çizerek şu anda risk yaratacak bir durumun olmadığına dikkati çekti. Yoğun bakım ihtiyacına yönelik bir görüntünün de söz konusu olmadığına işaret eden Turan, "Yaklaşık iki aydır yüzde 8 civarında pozitif kişi ile karşı karşıyayız. Bu kabul edilebilir bir oran ve hastalık şiddeti de yüksek değil." açıklamasında bulundu.
"Aşı sonrası yoğun bakıma ihtiyaç duyan hasta sayısı, belirgin oranda azaldı"
Prof. Dr. Turan, salgınla mücadelede gelinen noktada hala en büyük silahın aşı olduğunu vurguladı.
Aşıların etkinliği ve yan etkilerine ilişkin zaman zaman bazı iddiaların gündeme geldiğini ifade eden Turan, bilimsel veriye dayanmayan açıklamaları "çok tehlikeli" bulduğunu söyledi.
Turan, salgın sürecinde yoğun bakımda yatan koronavirüs hastalarını takip ettiklerini belirterek, "Bizler, aşı öncesi ve aşı sonrası olmak üzere hastalarımızı değerlendik. Değerlendirme sonucuna göre Kovid-19 aşısı sonrası yoğun bakıma ihtiyaç duyan hasta sayısı belirgin oranda azaldı. Bu durum, aşının koruyucu ve hastalığa karşı elimizdeki en önemli silah olduğunu gösterdi." diye konuştu.
Sağlık çalışanlarının ve 65 yaş üstündeki kişilerin ilk aşılanan kişiler olduğunu anımsatan Turan, "Bu gruptakilerin, daha sonraki dönemde yoğun bakım ihtiyacı neredeyse yok denecek kadar az oldu. Bu da aşıların etkinliği açısından önemli bir veridir." dedi.
"Riskleri, aşıya bağlamanın gerçek tarafı yoktur"
Turan, her aşının, her ilacın faydasının yanı sıra bazı yan etkilerinin de olabileceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kovid-19 aşılarının yan etkisi olarak iddia edilen inmede artış gibi belirtilenler, literatürde tekli vakalar halindedir. Bu da aşıların ciddi bir yan etki profili olmadığını gösterir. Büyük kapsamlı çalışmalar da gösteriyor ki aşı sonrası enjeksiyon yerindeki ağrı dışında belirgin bir yan etki yoktur. Bunu net bir şekilde söyleyebiliriz.
Ayrıca aşı ya da ilaç için her yapılan uygulamada yarar-zarar ilişkisi düşünülür. Bilim insanları olarak salgın sürecinde de net bir şekilde gördük ki aşıların yararı yüksek seviyededir. Zaten, Kovid-19 ilişkili ağır hastalık geçirildiğinde inme riski, aşı ile alınan riskten yaklaşık 10 kat fazladır. O yüzden aşının koruyucu, yan etki profilinin düşük olduğunu vurgulamakta fayda var. Özellikle yoğun bakımlarda aşılama sonrası hasta ve ölüm oranlarının belirgin şekilde azaldığı görüldü. Bunun dışında bilimsel çalışmalar, bu aşıların doğurganlık üzerinde olumsuz etki yaptığını göstermiyor. Unutulmamalı ki, inme ya da kalp-damar hastalıkları açısından altta yatan bir hastalığı olanlar, aşı olmasa da kalp krizi ve inme geçirme riskiyle büyük oranda karşı karşıyadır. Aşı, bu durumların gelişmesinde bir risk faktörü değildir."
Turan, 40 yaş üstündekilerin inme ya da kalp krizi geçirme riskinin her zaman bulunduğuna dikkati çekerek özellikle aile öyküsü bulunanların mutlaka takip edilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Turan, "İnme ya da kalp kirizi geçirme gibi riskleri aşıya bağlamanın gerçek tarafı yoktur. Koruyucu doz için tanımlaması yapılan kişiler mutlaka aşılarını olmalı." ifadelerini kullandı.
Salgın sürecinde ilk olarak sağlık çalışanlarına aşı uygulaması yapılmasının, sürecin yönetiminde de olumlu etki yarattığını aktaran Turan, "Aşılamada ilk grubun sağlık çalışanları olması çok doğru bir yaklaşımdı. Bu sayede, o dönemde hastalandıkları için hastaneye gelemeyen arkadaşlarımızın eksikliğini tamamlayabildik. Böylece, sağlık çalışanlarının virüsle enfekte olma ihtimalinin belirgin oranda azaldığı görüldü." değerlendirmesinde bulundu.