Kimi toplumsal vakıalar infiale sebep olacak kadar korkunç... Tüm iyi niyetlerimizi, insana, “insan” olduğundan dolayı güvenebilmeyi rafa kaldıracak kadar acı ve dramatik… Daha tekinsiz, daha güvensiz, daha tehlikeli bir toplum içinde yaşamaya başladık tedirginliği sizi de sarmış olmalı. Hiç sebepsiz, yoktan yere, değmez bir nedenle hayatını kaybeden, vurulan, dövülen, kapı dışarı edilen, ezilen, horlanan insanlar, haberlerin ikinci sıradaki yerlerini alırken, kapıldığımız hisler yumağı bize iyi gelmiyor, gelemez…
Toplumun huzur ve güvende olması, evvela insanın kendisi için elzem… Yakınlarımız, eş, dost, akrabamız ve elbet kendimiz, emniyette olmayı, huzur içinde yaşamayı arzu ediyoruz da bunu nasıl ne neden başaramıyoruz?
“Kötü nedir ve kötülük neden meydana gelir” sualinin insanlık tarihiyle yaşıt olduğunu biliyorum. Bunu cevaplamak için de açmış değilim mevzuyu. Lakin gün geçmiyor ki kelimenin ve sözün izah edemediği, zihnimizin anlam veremediği, içimizin kaldıramadığı bir fenalıkla, bir felaketle, bir zulümle, bir faciayla karşılamış olmayalım. Hayatta her şey var, hepsi imtihan, hepsi bir sona doğru evet… Lakin kötülüğün bu kadar teşhir edildiği, fenalığın bu kadar pervasızca yapıldığı ve böyle prim yapıp reklam olması ne insani, ne vicdani, ne de ahlaki…
Fenalığı yapanın yanına kâr kaldığı inancı ve kabulü, çirkefliği ve had bilmezliği bir güç olarak kullanmanın verdiği geçici haz, sosyal medyada ve ekranlarda kaba kuvvet kullananların şatafatlı görüntüsü ve sizin de aklınıza gelen o bedhah insanların pervasızlığı…
Kime göre iyi kime göre kötü sualini soruyor olabilirsiniz. Kötülük, kendini saklayamaz, kötülük gönülde huzur bırakmaz, rahatsız eder, saflığı zedeler, içten içe yaralar, acıtır. Daha da mı tanımak istersiniz; asgari düzeyde bir muaşeret bilgisi, ilmihal seviyesinde dini kabuller, basit halleriyle vatandaşlık bilgisi… Velhasıl kötülük, kötüdür.
İyiliğin çoğaltılması, iyilerin takdir edilmesi ve kötülüğün insafına bırakılmaması esas nokta sanırım. Özgürlüğün, kötünün eline verilmemesi de mühim. Bile isteye, farkında olarak, acımadan ve insafsızca bizatihi yapılan kötülük eylemi her haliyle bet ve kerihtir.
Suç ve Ceza… Dünya klasiklerinden önemli bir romanın ismi olmaktan çok daha ötesidir. Kötülük, suç olarak tezahür ettiğinde ilk akla gelen şey cezası olmalıdır. “Hakkın” ihlal edildiğini düşündüğümüz, zarara uğradığımızı hissettiğimiz, kural ve kanunlara uyulmadığını gördüğümüz zaman; bunun bir karşılığının, bedelinin ve cezasının gerektiğini düşünürüz. Kötülüğün de cezası illa var ve vakti gelince tatbik edilecektir.